Müellifinin âhirete göçüşünden yüz doksan sene sonra, ilk defa neşredilen Dem-i Vahdet adlı eserde, geleneksel İslâm telâkkileri, “her dem yeniden doğarız" mefhumunca "yeniden" yorumlanmaktadır. İçinde bulunduğumuz fikrî çeşitlilik ortamında, ciddî, vicdanlı ve hakikate teşne kimselerin hemen dikkatini çekecek olan kitap, Osmanlı zamanında neşredilseydi, müellifin hayatına mal olabilecek kadar, din, insan ve kâinat hakkında, “tehlikeli” ve bir o kadar da “aykırı” sözler içermektedir.
Aklımıza ve gönlümüze lâhutî bir sadâ ile seslenen Hazret-i Mâarif, âyet, hadîs ve menkıbeleri birer enstrüman gibi kullanarak, hakikat şehrinin kapısını aralamıştır. Varlık felsefesine meraklı kimselere hayret verici işâretler; İslâm şeriatini hayatının merkezine oturtmuş inançlı fakat fikri hür kimselere derin mânâlar; tasavvuf mesleğini yaşayan veya anlamak isteyenlere de Kevser feyzi sunan Dem-i Vahdet, “ârifler, dükkânını açmış ne ararsan var içinde" sözünün âdeta vücûd bulmuş bir hâlidir.
Müellifinin âhirete göçüşünden yüz doksan sene sonra, ilk defa neşredilen Dem-i Vahdet adlı eserde, geleneksel İslâm telâkkileri, “her dem yeniden doğarız" mefhumunca "yeniden" yorumlanmaktadır. İçinde bulunduğumuz fikrî çeşitlilik ortamında, ciddî, vicdanlı ve hakikate teşne kimselerin hemen dikkatini çekecek olan kitap, Osmanlı zamanında neşredilseydi, müellifin hayatına mal olabilecek kadar, din, insan ve kâinat hakkında, “tehlikeli” ve bir o kadar da “aykırı” sözler içermektedir.
Aklımıza ve gönlümüze lâhutî bir sadâ ile seslenen Hazret-i Mâarif, âyet, hadîs ve menkıbeleri birer enstrüman gibi kullanarak, hakikat şehrinin kapısını aralamıştır. Varlık felsefesine meraklı kimselere hayret verici işâretler; İslâm şeriatini hayatının merkezine oturtmuş inançlı fakat fikri hür kimselere derin mânâlar; tasavvuf mesleğini yaşayan veya anlamak isteyenlere de Kevser feyzi sunan Dem-i Vahdet, “ârifler, dükkânını açmış ne ararsan var içinde" sözünün âdeta vücûd bulmuş bir hâlidir.