Ülkemizde çok partili hayata geçişin sembol ismi olan Demokrat Parti (DP) dönemi ve Türk siyaseti (1946-1960) değerlendirmek olan bu kitapta ilk olarak DP kuruluş dönemi (1946-1950) ele alınmıştır.
Söz konusu dönemde DP’nin kurulmasıyla birlikte Türkiye’de çok partili yaşama geçilmiş, henüz çok partili hayatın acemisi olan iktidar ve muhalefet partileri hem kendileri hem de Türk milleti açısından tüm siyasi toplumsal alanlarda acı tecrübeler yaşayarak demokrasi ile tanışmışlardır.
Özellikle 1950 yılında somutlaşan bu tanışmanın ilk şokunu atlatmak, yaklaşık 30 yıldır ülkeyi yöneten CHP açısından beş yıl sürmüştür. Türkiye’de yeni kurulan demokratik siyasette muhalefet partisi görevine bir süre sonra yapıcı değil yıkıcı bir anlayışla DP iktidarına tam anlamıyla muhalefet etmeye başlamıştır.
1957’den itibaren ülkede şiddetlenene ekonomik daralma, her gün artan enflasyon oranı ve hükümet tarafından mecbur kalındığı için yapılan zamlar karşısında gittikçe bunalan Türk halkı DP hükümetinin bu dönemde daha fazla arttırdığı dini söylemleriyle artık karnın doymadığını fark etmeye başlamıştır. Özelikle 1958 yılından sonra basından, ordudan, aydınlardan, üniversitelerden ve kamu bürokrasisindeki eski kadrolarından gelen destekle kendine güveni gelen CHP’nin yeniden iktidara gelme ihtimali arttıkça Menderes ve ekibi ülkeyi daha sert ve antidemokratik uygulamalarla yönetmeye başlamıştır.
Sonuç olarak 1946 yılında DP’nin kurulmasıyla birlikte Türkiye’de yeşeren çok partili hayatın ilk demokrasi tomurcuklarının üstüne 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle birlikte çiğ düşmüş; Dp’nin tepesine inen ve Cumhuriyet döneminin bu ilk askeri darbesi ile Türkiye’nin demokrasi tarihine kara bir leke sürmüştür.
Ülkemizde çok partili hayata geçişin sembol ismi olan Demokrat Parti (DP) dönemi ve Türk siyaseti (1946-1960) değerlendirmek olan bu kitapta ilk olarak DP kuruluş dönemi (1946-1950) ele alınmıştır.
Söz konusu dönemde DP’nin kurulmasıyla birlikte Türkiye’de çok partili yaşama geçilmiş, henüz çok partili hayatın acemisi olan iktidar ve muhalefet partileri hem kendileri hem de Türk milleti açısından tüm siyasi toplumsal alanlarda acı tecrübeler yaşayarak demokrasi ile tanışmışlardır.
Özellikle 1950 yılında somutlaşan bu tanışmanın ilk şokunu atlatmak, yaklaşık 30 yıldır ülkeyi yöneten CHP açısından beş yıl sürmüştür. Türkiye’de yeni kurulan demokratik siyasette muhalefet partisi görevine bir süre sonra yapıcı değil yıkıcı bir anlayışla DP iktidarına tam anlamıyla muhalefet etmeye başlamıştır.
1957’den itibaren ülkede şiddetlenene ekonomik daralma, her gün artan enflasyon oranı ve hükümet tarafından mecbur kalındığı için yapılan zamlar karşısında gittikçe bunalan Türk halkı DP hükümetinin bu dönemde daha fazla arttırdığı dini söylemleriyle artık karnın doymadığını fark etmeye başlamıştır. Özelikle 1958 yılından sonra basından, ordudan, aydınlardan, üniversitelerden ve kamu bürokrasisindeki eski kadrolarından gelen destekle kendine güveni gelen CHP’nin yeniden iktidara gelme ihtimali arttıkça Menderes ve ekibi ülkeyi daha sert ve antidemokratik uygulamalarla yönetmeye başlamıştır.
Sonuç olarak 1946 yılında DP’nin kurulmasıyla birlikte Türkiye’de yeşeren çok partili hayatın ilk demokrasi tomurcuklarının üstüne 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle birlikte çiğ düşmüş; Dp’nin tepesine inen ve Cumhuriyet döneminin bu ilk askeri darbesi ile Türkiye’nin demokrasi tarihine kara bir leke sürmüştür.