“Hayatı boyunca yaşayamamaktan korkan insan, bunu ölüm korkusu sanır. Düşlenen geleceği yaşayamama korkusu, aslında semirilmiş kaygılardan başka bir şey değildir. Hayatın içinde inşa edilmez ki ölüm korkusu, o zaten hayatın bir parçasıdır. Gelecek kaygısına benzemez ölüm, korkuyla sarılı şimdidedir hep.”
İç içe geçen hikâyelerden oluşan bir roman DENG. Yaşadığı yere dönüşen, ne olursa olsun her zaman “oralı” olan -çoğu zaman olmak zorunda kalan!-, her şeyden azade gözlerle dışarıdan bakan için cümbüşlü bir fotoğrafın içindeymiş gibi görünen insanların, bazen uzaktan gelen bir dengbêjin sesi gibi hüzünlü, bazen dalga dalga yayılan müjdeli bir haber gibi sevinç yüklü hikâyelerinden…
Yılmaz Şener, tek bir günde geçen, geçmişe dönüşlerle zenginleşen bu romanında zamana ve mekâna duyulan aidiyeti sorguluyor. Her şeyin hızla akıp gitmesiyle, adım adım ilerlemesi arasındaki mesafenin sandığımızın aksine o kadar da çok olmadığını gösteriyor.
“Hayatı boyunca yaşayamamaktan korkan insan, bunu ölüm korkusu sanır. Düşlenen geleceği yaşayamama korkusu, aslında semirilmiş kaygılardan başka bir şey değildir. Hayatın içinde inşa edilmez ki ölüm korkusu, o zaten hayatın bir parçasıdır. Gelecek kaygısına benzemez ölüm, korkuyla sarılı şimdidedir hep.”
İç içe geçen hikâyelerden oluşan bir roman DENG. Yaşadığı yere dönüşen, ne olursa olsun her zaman “oralı” olan -çoğu zaman olmak zorunda kalan!-, her şeyden azade gözlerle dışarıdan bakan için cümbüşlü bir fotoğrafın içindeymiş gibi görünen insanların, bazen uzaktan gelen bir dengbêjin sesi gibi hüzünlü, bazen dalga dalga yayılan müjdeli bir haber gibi sevinç yüklü hikâyelerinden…
Yılmaz Şener, tek bir günde geçen, geçmişe dönüşlerle zenginleşen bu romanında zamana ve mekâna duyulan aidiyeti sorguluyor. Her şeyin hızla akıp gitmesiyle, adım adım ilerlemesi arasındaki mesafenin sandığımızın aksine o kadar da çok olmadığını gösteriyor.