Deniz Ne Kadar Güzel ilişkilerinin kırkıncı yılındaki bir eşcinsel çiftin hayatlarına genç bir erkeğin girmesiyle birlikte yaşlılık, sadakat, ihtiras, aşk, yalnızlık korkusu, aile kavramı gibi konularla yüzleşmelerini anlatan bir polisiye-suç romanıdır.
Eski caz piyanisti Şener ile emekli mühendis Fehmi, Büyükada’da yaşayan, 70’li yaşlarını sürmekte olan bir çifttir. Aşklarını adadaki köşklerinde dolu dizgin yaşarken, bu ilişkiyi ada halkına “yaşlılık günlerinde birbirine destek olan iki emeklilik arkadaşı olarak” kabul ettirmişlerdir. Şener ve Fehmi için kırk yıllık ilişkilerinin rutin dinamiği, o yaz yandaki eve dişçi anne, mimar baba ve problemli bir gençlik geçiren çok yakışıklı oğulları Deniz’in taşınmasıyla bambaşka bir yöne gidecek, kendi ailelerinin sağlamasını bir suç üstünden yapmak zorunda kalacaklardır.
Yiğit Karaahmet bu ilk romanında ‘Çılgınlar Kulübü’nü nefes nefese bir gerilimle birleştirerek, Büyükada’da geçen büyülü ve sıcak bir yaz mevsimini ustalıkla anlatıyor.
‘… Büyükada’nın ayaklarının altında sarsıldığını hissetti. Sanki toprak kaynıyor, oynuyor; tüm yaşananları, tüm hatıraları kırılan bir fay hattı gibi yerin dibine çekiyordu. Kokularını yitirmiş, bir daha asla eskisi gibi kokmayacak manolya ağaçlarının kapladığı başının üstündeki gök kubbe dönmeye başladı. Köprünün korkuluklarını sertçe, neredeyse tırnaklarını tahtalara geçirircesine tuttu. Yıllardır pek çok şeyi görmüş gözleri bu zamana kadar şahit olduğu en acı şeyle ıslanmaya başladı. Annesinin kollarında ölümüne, en sevdiği dostlarının yitişine şahit olan bu gözler havuzda yüzen çocuğu izleyen bir adam yüzünden en acı kederi görüyordu.
O, bir adam diye kısaca özetlenebilecek adam... O adam... O adam benim kocam.
Kocam başka bir erkeği seviyor.’
Deniz Ne Kadar Güzel ilişkilerinin kırkıncı yılındaki bir eşcinsel çiftin hayatlarına genç bir erkeğin girmesiyle birlikte yaşlılık, sadakat, ihtiras, aşk, yalnızlık korkusu, aile kavramı gibi konularla yüzleşmelerini anlatan bir polisiye-suç romanıdır.
Eski caz piyanisti Şener ile emekli mühendis Fehmi, Büyükada’da yaşayan, 70’li yaşlarını sürmekte olan bir çifttir. Aşklarını adadaki köşklerinde dolu dizgin yaşarken, bu ilişkiyi ada halkına “yaşlılık günlerinde birbirine destek olan iki emeklilik arkadaşı olarak” kabul ettirmişlerdir. Şener ve Fehmi için kırk yıllık ilişkilerinin rutin dinamiği, o yaz yandaki eve dişçi anne, mimar baba ve problemli bir gençlik geçiren çok yakışıklı oğulları Deniz’in taşınmasıyla bambaşka bir yöne gidecek, kendi ailelerinin sağlamasını bir suç üstünden yapmak zorunda kalacaklardır.
Yiğit Karaahmet bu ilk romanında ‘Çılgınlar Kulübü’nü nefes nefese bir gerilimle birleştirerek, Büyükada’da geçen büyülü ve sıcak bir yaz mevsimini ustalıkla anlatıyor.
‘… Büyükada’nın ayaklarının altında sarsıldığını hissetti. Sanki toprak kaynıyor, oynuyor; tüm yaşananları, tüm hatıraları kırılan bir fay hattı gibi yerin dibine çekiyordu. Kokularını yitirmiş, bir daha asla eskisi gibi kokmayacak manolya ağaçlarının kapladığı başının üstündeki gök kubbe dönmeye başladı. Köprünün korkuluklarını sertçe, neredeyse tırnaklarını tahtalara geçirircesine tuttu. Yıllardır pek çok şeyi görmüş gözleri bu zamana kadar şahit olduğu en acı şeyle ıslanmaya başladı. Annesinin kollarında ölümüne, en sevdiği dostlarının yitişine şahit olan bu gözler havuzda yüzen çocuğu izleyen bir adam yüzünden en acı kederi görüyordu.
O, bir adam diye kısaca özetlenebilecek adam... O adam... O adam benim kocam.
Kocam başka bir erkeği seviyor.’