Deniz kıyısından, aşk ve tutku arasındaki ince çizgiyi arşınlayan bir hikâye.
Deniz Ceren Türkkan, ilk kitabı Düş Mesafesi’nden sonra bu kez bir romanla selamlıyor okuru. Denize Söylediğim Şarkılar’da, yüzyıllardır anlatılagelen aşk hikâyelerini sahipleniyor Türkkan; sevgiye, tutkuya, kıskançlığa ve ihanete dair derin cümleler kuruyor. Kendini denize teslim eden bir kadının ve denizden medet uman bir erkeğin şarkısını söylüyor.
“Gördü onu.
Çölde serap gören bir gezgin gibi gördü.
Gördü ve beyninden vurulmuşa döndü.
Gülümsemesinde, akşam karanlığını aydınlatan giz dolu bir ışık vardı. Cicili bicili süslenmiş, yüzünün belirgin hatlarını öne çıkaran bir makyajla boyanmıştı. Kızıl saçlarından bir tutam perçem elmacık kemiklerine düşüyordu; bu başına buyruk düşüşte, yeşil gözlerinin derinliğini vurgulayan bir kırıtkanlık, süzgün bir eda gizliydi.
Handan, gözleri çakmak çakmak, ‘Çok güzel,’ diye fısıldadı. ‘Böyle bir güzellik, değil bir denizciye, tüm denizlere hükmedebilir.’”
Deniz kıyısından, aşk ve tutku arasındaki ince çizgiyi arşınlayan bir hikâye.
Deniz Ceren Türkkan, ilk kitabı Düş Mesafesi’nden sonra bu kez bir romanla selamlıyor okuru. Denize Söylediğim Şarkılar’da, yüzyıllardır anlatılagelen aşk hikâyelerini sahipleniyor Türkkan; sevgiye, tutkuya, kıskançlığa ve ihanete dair derin cümleler kuruyor. Kendini denize teslim eden bir kadının ve denizden medet uman bir erkeğin şarkısını söylüyor.
“Gördü onu.
Çölde serap gören bir gezgin gibi gördü.
Gördü ve beyninden vurulmuşa döndü.
Gülümsemesinde, akşam karanlığını aydınlatan giz dolu bir ışık vardı. Cicili bicili süslenmiş, yüzünün belirgin hatlarını öne çıkaran bir makyajla boyanmıştı. Kızıl saçlarından bir tutam perçem elmacık kemiklerine düşüyordu; bu başına buyruk düşüşte, yeşil gözlerinin derinliğini vurgulayan bir kırıtkanlık, süzgün bir eda gizliydi.
Handan, gözleri çakmak çakmak, ‘Çok güzel,’ diye fısıldadı. ‘Böyle bir güzellik, değil bir denizciye, tüm denizlere hükmedebilir.’”