MahallÎ değerlerimiz ve şahsiyetlerimiz kültür tarihimiz açısından fevkalâde önemlidir. Önemlidir
zira halk irfânı onlarla beslenip gelişir. Onlar millî kültürümüzü besleyen kılcal damarlar gibidir. Mahallî
klasikleri yok farzeder ve günyüzüne çıkarmak için emek harcamazsak kültürümüz çoraklaşır. Denizli’de
yaşamış olan Üzüm Dedesi Hulûsî Efendi ( 1839-1909) de memleketimizin manâ göğünü süsleyen
yıldızlarımızdan, irfânî değerlerimizden biridir.
İzmir’in Bayındır ilçesinde dünyaya gelen Hüseyin Efendi’nin bir film senaryosunu aratmayacak nitelikte
olan renkli ve dramatik hayatı, Denizli’de dönemin kâmil insanlarından biri olan Hacı Hasan Feyzi
Efendi’ye ulaştığı tarihte sükûna erer. Yûnus Emre, ‘‘Sevdiğimi demez isem, sevmek derdi beni boğar’’
diyor. İnsanın içine sığmayan duygular, topraktan fışkıran yeraltı suları gibi kendini dışa vurur.Üzüm Dedesi Hulûsî Efendi için de geçerlidir bu!
Bizim Üzüm Dedesi Hulûsî Efendi’nin siir defteriyle olan mâcerâmız 1976 senesinde lisede okuduğumuz yıllara kadar uzanır. Elimizdeki eserde, bu âşık ve ârifin aslında istinsah ettiğimiz defterinden alınan altmış yedi nefesi bulunmaktadır.
MahallÎ değerlerimiz ve şahsiyetlerimiz kültür tarihimiz açısından fevkalâde önemlidir. Önemlidir
zira halk irfânı onlarla beslenip gelişir. Onlar millî kültürümüzü besleyen kılcal damarlar gibidir. Mahallî
klasikleri yok farzeder ve günyüzüne çıkarmak için emek harcamazsak kültürümüz çoraklaşır. Denizli’de
yaşamış olan Üzüm Dedesi Hulûsî Efendi ( 1839-1909) de memleketimizin manâ göğünü süsleyen
yıldızlarımızdan, irfânî değerlerimizden biridir.
İzmir’in Bayındır ilçesinde dünyaya gelen Hüseyin Efendi’nin bir film senaryosunu aratmayacak nitelikte
olan renkli ve dramatik hayatı, Denizli’de dönemin kâmil insanlarından biri olan Hacı Hasan Feyzi
Efendi’ye ulaştığı tarihte sükûna erer. Yûnus Emre, ‘‘Sevdiğimi demez isem, sevmek derdi beni boğar’’
diyor. İnsanın içine sığmayan duygular, topraktan fışkıran yeraltı suları gibi kendini dışa vurur.Üzüm Dedesi Hulûsî Efendi için de geçerlidir bu!
Bizim Üzüm Dedesi Hulûsî Efendi’nin siir defteriyle olan mâcerâmız 1976 senesinde lisede okuduğumuz yıllara kadar uzanır. Elimizdeki eserde, bu âşık ve ârifin aslında istinsah ettiğimiz defterinden alınan altmış yedi nefesi bulunmaktadır.