Son dönemde teoloji ve felsefe alanında birçok araştırmacı, Derrida’nın dekonstrüksiyoncu yazılarının öncüleri olarak Pseudo Dionysius, Meister Eckhart, Sankara, Lao Tzu ve Ayn Kuzat Hemedanî gibi mistikleri göstermiştir. Benzer bir tutum klasik İslâm geleneği içinde yer alan mistikler için de devam ettirilebilir mi? Yeni sorular gündeme getirmek, zaten sorulmuş olanlar için de yeni açılımlar üretebilmek anlamına gelen dekonstrüksiyonu bir sonuç değil yeni bir başlangıç olarak değerlendiren yazar, dekonstrüksiyonun “din felsefesi”ne ne türden olanaklar sağlayabileceğini, diğer imkanlar karşısında sahici bir seçenek olup olmadığını tartışmaya açıyor.
Son dönemde teoloji ve felsefe alanında birçok araştırmacı, Derrida’nın dekonstrüksiyoncu yazılarının öncüleri olarak Pseudo Dionysius, Meister Eckhart, Sankara, Lao Tzu ve Ayn Kuzat Hemedanî gibi mistikleri göstermiştir. Benzer bir tutum klasik İslâm geleneği içinde yer alan mistikler için de devam ettirilebilir mi? Yeni sorular gündeme getirmek, zaten sorulmuş olanlar için de yeni açılımlar üretebilmek anlamına gelen dekonstrüksiyonu bir sonuç değil yeni bir başlangıç olarak değerlendiren yazar, dekonstrüksiyonun “din felsefesi”ne ne türden olanaklar sağlayabileceğini, diğer imkanlar karşısında sahici bir seçenek olup olmadığını tartışmaya açıyor.