BM Şartı md. 2/1'de “Örgüt, tüm üyelerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuştur” denilmektedir.
Bu ifade 1945 sonrası kurulan yeni uluslararası sistemin anayasası hüviyetindeki BM Şartı'nda örgütün ve dolayısıyla uluslararası sistemin devletlerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulduğunu belirtmekte, böylece egemen eşitlik ilkesi sistemin kurucu unsuru hâline gelmektedir.
Ancak egemen eşitlik ilkesinin BM Şartı, uluslararası antlaşmalar ve uluslararası hukuk kararlarından müteşekkil teorik muhtevasına karşılık uluslararası pratikler aksini göstermektedir, yani ilkenin teorisi ile pratiği örtüşmemektedir.
Bu teori-pratik uyuşmazlığı akla şu soruları getirmektedir: Egemen eşitlik bir aksiyom olarak kabul edilebilir mi? Egemen eşitlik bir aksiyom ise, bu aksiyom realite tarafından kabul edilmekte midir?
Yoksa egemen eşitlik aksiyomu kağıt üzerinde kalan bir ilke olup, realitede farklı mı işliyor?
Eğer ilkenin teorisi ile pratiği örtüşmüyorsa, bu ilke neden var?
Neden temel uluslararası antlaşmalarda, hukuki metinlerde ve hukuk doktrininde bu ilkeden ısrarla bahsediliyor?
Bir şey hem var hem de yok olamayacağına göre, o hâlde egemen eşitlik ilkesinin mahiyeti nedir? Kitapta bu sorulara cevap aranmaktadır.
BM Şartı md. 2/1'de “Örgüt, tüm üyelerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuştur” denilmektedir.
Bu ifade 1945 sonrası kurulan yeni uluslararası sistemin anayasası hüviyetindeki BM Şartı'nda örgütün ve dolayısıyla uluslararası sistemin devletlerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulduğunu belirtmekte, böylece egemen eşitlik ilkesi sistemin kurucu unsuru hâline gelmektedir.
Ancak egemen eşitlik ilkesinin BM Şartı, uluslararası antlaşmalar ve uluslararası hukuk kararlarından müteşekkil teorik muhtevasına karşılık uluslararası pratikler aksini göstermektedir, yani ilkenin teorisi ile pratiği örtüşmemektedir.
Bu teori-pratik uyuşmazlığı akla şu soruları getirmektedir: Egemen eşitlik bir aksiyom olarak kabul edilebilir mi? Egemen eşitlik bir aksiyom ise, bu aksiyom realite tarafından kabul edilmekte midir?
Yoksa egemen eşitlik aksiyomu kağıt üzerinde kalan bir ilke olup, realitede farklı mı işliyor?
Eğer ilkenin teorisi ile pratiği örtüşmüyorsa, bu ilke neden var?
Neden temel uluslararası antlaşmalarda, hukuki metinlerde ve hukuk doktrininde bu ilkeden ısrarla bahsediliyor?
Bir şey hem var hem de yok olamayacağına göre, o hâlde egemen eşitlik ilkesinin mahiyeti nedir? Kitapta bu sorulara cevap aranmaktadır.