Önemli uluslararası yankıları olan bu söylev, «13 Mart»ın onuncu yıldönümünde, Fidel Castro tarafından Havana Üniversitesi’nde verilmiştir. 13 Mart Batista diktatörlüğüne karşı verilen savaşta, Başkanlık Sarayı üzerine yapılan saldırının tarihidir. Emperyalist basın ve ABD etkisindeki Latin Amerika gazeteleri, bu söylevi Küba ile Sovyet hükümetleri arasında bir uçurum ve Küba’nın diğer Latin Amerika ülkelerinin «içişlerine karışma»sı olarak göstermek için, ellerinden geleni yaptılar.
Söylev, uluslararası Komünist harekette, ansızın bir tartışma konusu oluverdi. Hareketin «sınıf dayanışması» ve «barış içinde bir arada yaşama» ilkesine bağlı kesimleri, bu söylevi ya açıkça suçladılar, ya da dolaylı bir yoldan ona karşı öfkelerini ortaya koydular. Gerilla kuvvetleri ise, tam tersine, bu söylevi güçlü bir onaylamayla karşıladılar.
Çeşitli tartışma kaynaklarının üstünde Castro’nun durumunun gerçek değerlendirilmesi ise, 13 Mart söylevinin Batı yarımküresindeki devrimci mücadelenin gelişiminde önemli bir belge olarak derhal kabul edilmesidir.
Söylev, bundan başka, sürekli derinleşen Küba devriminin defterine de önemli bir kazanç olarak geçirilmiştir. Bu söylev, Küba liderlerinin, bürokratizmin hastalık ve tehlikelerine dikkat çekme geleneklerinin bir devamıdır. Saldırıların yalnız Venezuela Komünist Partisinin sağ kanat liderine karşı olan Fidel Castro’nun kişiliğine değil, aynı zamanda onun gerçek bir komünisti neyin belirlediği konusundaki yorumlarına da yapılması, bu durumu açıklıkla ortaya koyar.
Önemli uluslararası yankıları olan bu söylev, «13 Mart»ın onuncu yıldönümünde, Fidel Castro tarafından Havana Üniversitesi’nde verilmiştir. 13 Mart Batista diktatörlüğüne karşı verilen savaşta, Başkanlık Sarayı üzerine yapılan saldırının tarihidir. Emperyalist basın ve ABD etkisindeki Latin Amerika gazeteleri, bu söylevi Küba ile Sovyet hükümetleri arasında bir uçurum ve Küba’nın diğer Latin Amerika ülkelerinin «içişlerine karışma»sı olarak göstermek için, ellerinden geleni yaptılar.
Söylev, uluslararası Komünist harekette, ansızın bir tartışma konusu oluverdi. Hareketin «sınıf dayanışması» ve «barış içinde bir arada yaşama» ilkesine bağlı kesimleri, bu söylevi ya açıkça suçladılar, ya da dolaylı bir yoldan ona karşı öfkelerini ortaya koydular. Gerilla kuvvetleri ise, tam tersine, bu söylevi güçlü bir onaylamayla karşıladılar.
Çeşitli tartışma kaynaklarının üstünde Castro’nun durumunun gerçek değerlendirilmesi ise, 13 Mart söylevinin Batı yarımküresindeki devrimci mücadelenin gelişiminde önemli bir belge olarak derhal kabul edilmesidir.
Söylev, bundan başka, sürekli derinleşen Küba devriminin defterine de önemli bir kazanç olarak geçirilmiştir. Bu söylev, Küba liderlerinin, bürokratizmin hastalık ve tehlikelerine dikkat çekme geleneklerinin bir devamıdır. Saldırıların yalnız Venezuela Komünist Partisinin sağ kanat liderine karşı olan Fidel Castro’nun kişiliğine değil, aynı zamanda onun gerçek bir komünisti neyin belirlediği konusundaki yorumlarına da yapılması, bu durumu açıklıkla ortaya koyar.