“Karanlık ve her türlü insani ölçülerin aşıldığı ya da aşılmaya çalışıldığı bir zamandan geçiyoruz. Aynı zamanda sorumluluk gerektiren bir zaman çünkü kapitalist modernite yalnız bir baskı ve yalnızca bir ekonomik sömürü sistemi olmadığı; sosyal kültürel ve çok daha derinlikli, sanatsal yoksunlaştırma sistemi olduğunu akılda tutmak gerekir. Çünkü kapitalizm her şeyi sanallaştığı, insanı heyecansız bıraktığı bir renktir. Rengi siyahtır, siyah tüm enerjiyi ve renkleri yutan bir kara deliktir. Bu yüzden kapitalizme karşı heyecanını korumak hiç de azımsanmayacak bir meziyettir. Üstelik kapitalist yaşam biçimine karşı devrimci neşeyi geliştirmek daha da önemlidir. Bu da ancak sanat bilinciyle olasıdır. Tutkuyla devrimci sanattan payını almamış hiçbir sanat başarıya ulaşmaz. Devrimci sanat tüm değerlerin bir yeniden değerlenişi, geliştirilmesi devrim hareketi için bir zorunluluktur. Kapitalizm en çok sanatla sosyal alanda vurmak ister ya da bu alanda başarılı olmak ister. Devrimci sanatı bu anlamda geliştirmek kapitalist sanatını yeneceği gibi, bütün bir evreni sarar. Bu nedenle devrimci sanat yapmak kapitalizme karşı direnmektir, ya da Prometheus gibi yaşama karşı direnmenin yegâne yoludur. Böylece sanatçı ya da deha sahibi olan kişi hiçbir zaman “ben” olma tutsağı altında hissetmeden ruhun özgür olmasını sağlayacaktır. Evet, yaratan insan bir özgür bilince ulaşmış insandır, kültürün de kurucusu bu canlanışların ve yaratmaların ürünüdür, bütünüdür.”
“Karanlık ve her türlü insani ölçülerin aşıldığı ya da aşılmaya çalışıldığı bir zamandan geçiyoruz. Aynı zamanda sorumluluk gerektiren bir zaman çünkü kapitalist modernite yalnız bir baskı ve yalnızca bir ekonomik sömürü sistemi olmadığı; sosyal kültürel ve çok daha derinlikli, sanatsal yoksunlaştırma sistemi olduğunu akılda tutmak gerekir. Çünkü kapitalizm her şeyi sanallaştığı, insanı heyecansız bıraktığı bir renktir. Rengi siyahtır, siyah tüm enerjiyi ve renkleri yutan bir kara deliktir. Bu yüzden kapitalizme karşı heyecanını korumak hiç de azımsanmayacak bir meziyettir. Üstelik kapitalist yaşam biçimine karşı devrimci neşeyi geliştirmek daha da önemlidir. Bu da ancak sanat bilinciyle olasıdır. Tutkuyla devrimci sanattan payını almamış hiçbir sanat başarıya ulaşmaz. Devrimci sanat tüm değerlerin bir yeniden değerlenişi, geliştirilmesi devrim hareketi için bir zorunluluktur. Kapitalizm en çok sanatla sosyal alanda vurmak ister ya da bu alanda başarılı olmak ister. Devrimci sanatı bu anlamda geliştirmek kapitalist sanatını yeneceği gibi, bütün bir evreni sarar. Bu nedenle devrimci sanat yapmak kapitalizme karşı direnmektir, ya da Prometheus gibi yaşama karşı direnmenin yegâne yoludur. Böylece sanatçı ya da deha sahibi olan kişi hiçbir zaman “ben” olma tutsağı altında hissetmeden ruhun özgür olmasını sağlayacaktır. Evet, yaratan insan bir özgür bilince ulaşmış insandır, kültürün de kurucusu bu canlanışların ve yaratmaların ürünüdür, bütünüdür.”