Dil Bilimlerinin Sınıflandırılması (El- Metalib El- İlahiyye Fi Mevzuat El-ulum El- Lugaviyye) Eleştirel Metin ve İnceleme
İslam medeniyetinde dilin ilmî ve dinî nedenlerle önem arz etmesi ve sahih bir din idraki için dakik bir dil anlayışının şart koşulması, dil çalışmalarına önem verilmesini sağlamıştır. Lafız-mana arasındaki ilişkilerde temerküz eden bu çalışmalar hem dil ilimlerine hem de dilsel bir metin olması hasebiyle Kur’an-ı Kerim’i anlamaya ve ondan ahkam istihrac etmeye yoğunlaşmıştır. Ayrıca genel olarak insan aklının dili kullanarak kendini ifade etmesi, mantık biliminin de delalet bahisleri altında dil çalışmalarına taalluk eden konulara yönelmesine sebeb olmuştur.Osmanlı devletinde, XV.yüzyılın ikinci yarısında Molla Lütfî, temeddün için gerekli dili ve kendisini yine dil üzerinden ifade eden kanunu konu alan ilimleri tasnif etmiş ve bu ilimleri, ilmu’l-vaz’ın temel kavramı vaz’ ve onunla ilgili diğer kavramlar etrafında dokumuştur. Dil için fiziksel bir vaz teorisine yaslanan Molla Lütfî, şuursuz doğal ses birimi üzerinde insanın iradesiyle gerçekleştirilen ameliyelerden adım adım abece’nin, her türlü alt türleriyle muhatab için dilin ve gaib için yazının ve yazıya taaalluk eden diğer ilimlerin nasıl ortaya çıktığını göstermeye çalışmıştır.İnsanın, temeddününün ihtiyaç duyduğu âdil kanununun doğası gereği nasıl ilahî bir menşeden gelmesi gerektiğini temellendiren Molla Lütfî, ilahî menşeli kanunun kendisini, yine de dil içinde ifade ettiğini, dolayısıyla anlaşılmasının dil ilimlerine bağlı olduğunu belirtmiştir. Molla Lütfî’nin düşüncelerini ifade edişinde tabiat ve hayatın şartları yanında istihsanî (estetik) his de önemli bir yer tutar. Böylece dil ve dile taalluk eden diğer ilimler çok farklı ve karmaşık şartların bir araya gelmesiyle, tarihî süreç içerisinde, değişen ile sabit olan unsurların sürekli etkileşimiyle birlikte oluşurlar. Bu nedenle de kendi içlerinde münasebet ve müşareketleri bulunan onlarca ilim dalı tarafından incelenirler. Şer’î ilimler de, hem Kur’an-ı Kerimin hem de hadis-i şeriflerin dilsel birer metin olmaları sebebiyle, anlaşılmalarını ve yaşanılmalarını dil bilimleri üzerinden gerçekleştirirler.
İslam medeniyetinde dilin ilmî ve dinî nedenlerle önem arz etmesi ve sahih bir din idraki için dakik bir dil anlayışının şart koşulması, dil çalışmalarına önem verilmesini sağlamıştır. Lafız-mana arasındaki ilişkilerde temerküz eden bu çalışmalar hem dil ilimlerine hem de dilsel bir metin olması hasebiyle Kur’an-ı Kerim’i anlamaya ve ondan ahkam istihrac etmeye yoğunlaşmıştır. Ayrıca genel olarak insan aklının dili kullanarak kendini ifade etmesi, mantık biliminin de delalet bahisleri altında dil çalışmalarına taalluk eden konulara yönelmesine sebeb olmuştur.Osmanlı devletinde, XV.yüzyılın ikinci yarısında Molla Lütfî, temeddün için gerekli dili ve kendisini yine dil üzerinden ifade eden kanunu konu alan ilimleri tasnif etmiş ve bu ilimleri, ilmu’l-vaz’ın temel kavramı vaz’ ve onunla ilgili diğer kavramlar etrafında dokumuştur. Dil için fiziksel bir vaz teorisine yaslanan Molla Lütfî, şuursuz doğal ses birimi üzerinde insanın iradesiyle gerçekleştirilen ameliyelerden adım adım abece’nin, her türlü alt türleriyle muhatab için dilin ve gaib için yazının ve yazıya taaalluk eden diğer ilimlerin nasıl ortaya çıktığını göstermeye çalışmıştır.İnsanın, temeddününün ihtiyaç duyduğu âdil kanununun doğası gereği nasıl ilahî bir menşeden gelmesi gerektiğini temellendiren Molla Lütfî, ilahî menşeli kanunun kendisini, yine de dil içinde ifade ettiğini, dolayısıyla anlaşılmasının dil ilimlerine bağlı olduğunu belirtmiştir. Molla Lütfî’nin düşüncelerini ifade edişinde tabiat ve hayatın şartları yanında istihsanî (estetik) his de önemli bir yer tutar. Böylece dil ve dile taalluk eden diğer ilimler çok farklı ve karmaşık şartların bir araya gelmesiyle, tarihî süreç içerisinde, değişen ile sabit olan unsurların sürekli etkileşimiyle birlikte oluşurlar. Bu nedenle de kendi içlerinde münasebet ve müşareketleri bulunan onlarca ilim dalı tarafından incelenirler. Şer’î ilimler de, hem Kur’an-ı Kerimin hem de hadis-i şeriflerin dilsel birer metin olmaları sebebiyle, anlaşılmalarını ve yaşanılmalarını dil bilimleri üzerinden gerçekleştirirler.