Necdet Özkaya, Roman Hayattır ve Edebiyat Başka Türlü Anlatmaktır adlı kitaplarıyla dile, edebiyata, okumaya ve yazmaya sevdalı kişilere yol gösteriyor; bunu yaparken de ahkâm kesmiyor, edebiyata incelikle yaklaşıyor. Bu kitaplar, Dillere Destandır Dilim’le bir üçlemeye dönüşüyor.
İnsan dilinin en eski tarihini bilmek, yedi milyon yıl öncesinin çığlıklarından Shakespeare efsanesine nasıl taşındığımızı kavramamızı sağlayabilirdi.
Türkçe’yi tanımak içi nde Türkçe’nin yazılı ilk yapıtlarını bilmek önemliydi.
Orhun Yazıtları olarak tanıdığımız Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk Yazıtı, ad olarak herkesçe bilindiği halde bu yazıtların neleri, nasıl anlattıkları pek de bilinmiyordu, bunları anlatmalıydık.
Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi), Dîvânu Lûgati’t-Turk (Türk Dilleri Derlemesi) ve Atabetü’l-Hakâyık’ı (Gerçeklerin Eşiği) bilmek önemliydi, anlattık elbette.
Hâkaniye’den başlayıp, Ali Şîr Nevâî ve Muhâkemetü’l Lugateyn’e, Çağatayca’ya, Oğuzca’ya, Batı Türkçesine, Âşık Paşa ve Türkçe Mesnevisi Garibnâme’ye; Oğuzca’dan, Yunus Emre’ye, Dede Korkut Hikâyelerine, Osmanlıcaya ve Dil Devrimi’ne varıncaya dek anlatmalıydık.
Kitabı okumayı bitirdiğinizde, keyifli ve maceralı bir yolculuğu tamamlamış gibi hissedeceksiniz kendinizi ve biz, Yaşadığımız tüm anları başka türlü nasıl anlatacağımızı planlarken durmaksızın yineleyeceğimiz o sözler, bu kitabın adı olsun, diyeceğiz, evet:
Dillere Destandır Dilim…
Necdet Özkaya, Roman Hayattır ve Edebiyat Başka Türlü Anlatmaktır adlı kitaplarıyla dile, edebiyata, okumaya ve yazmaya sevdalı kişilere yol gösteriyor; bunu yaparken de ahkâm kesmiyor, edebiyata incelikle yaklaşıyor. Bu kitaplar, Dillere Destandır Dilim’le bir üçlemeye dönüşüyor.
İnsan dilinin en eski tarihini bilmek, yedi milyon yıl öncesinin çığlıklarından Shakespeare efsanesine nasıl taşındığımızı kavramamızı sağlayabilirdi.
Türkçe’yi tanımak içi nde Türkçe’nin yazılı ilk yapıtlarını bilmek önemliydi.
Orhun Yazıtları olarak tanıdığımız Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk Yazıtı, ad olarak herkesçe bilindiği halde bu yazıtların neleri, nasıl anlattıkları pek de bilinmiyordu, bunları anlatmalıydık.
Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi), Dîvânu Lûgati’t-Turk (Türk Dilleri Derlemesi) ve Atabetü’l-Hakâyık’ı (Gerçeklerin Eşiği) bilmek önemliydi, anlattık elbette.
Hâkaniye’den başlayıp, Ali Şîr Nevâî ve Muhâkemetü’l Lugateyn’e, Çağatayca’ya, Oğuzca’ya, Batı Türkçesine, Âşık Paşa ve Türkçe Mesnevisi Garibnâme’ye; Oğuzca’dan, Yunus Emre’ye, Dede Korkut Hikâyelerine, Osmanlıcaya ve Dil Devrimi’ne varıncaya dek anlatmalıydık.
Kitabı okumayı bitirdiğinizde, keyifli ve maceralı bir yolculuğu tamamlamış gibi hissedeceksiniz kendinizi ve biz, Yaşadığımız tüm anları başka türlü nasıl anlatacağımızı planlarken durmaksızın yineleyeceğimiz o sözler, bu kitabın adı olsun, diyeceğiz, evet:
Dillere Destandır Dilim…