İslam’ın doğuşu; Kur’an’ın oluşumu; Kur’an’daki olaylar, terimler, kelimeler, kavramlar, inançlar ve uygulamalar; Peygamber’in kendisi, davranış tarzı (Sünnet), Hadisler; Kur’an’a ve Peygamber’e dayandırılan geleneksel kelamî, hukukî ve tasavvufî inançlar, fikirler ve tatbikatlar; bunlara yaslanarak kurulan mezhepler, tarikatlar ve savundukları görüşler “Bilgi-Sosyolojik Din Sosyolojisi” bakış açısı ile; yani “her türden bilginin ancak ortaya çıktığı veya çıkarıldığı bağlamlarda anlaşılabileceği” teziyle yeniden ve tekraren incelenmeli.
“Dini İlimler”in Ana Metinler’de ve diğer metinlerde; dünkü gündelik hayatta ve bugünkü gündelik hayatta anlatımlarını ve tezahürlerini bulabilmenin ve mukayesenin tek mümkün yolu Bilgi-Sosyolojik Din Sosyolojisidir galiba. Dolayısıyla; “Dini İlimler”i “tasını tarağını ve pılını pırtını topla bizim sosyoloji evine toptan yerleş” demesek bile, mutlaka misafir etmeliyiz diye düşünüyoruz...
Başımız gözümüz üstünde yeri var...
Fakat;
Her şeyden önce; gücenmece, bağırmaca yok. Bağırılan yerde gerçek bilim olmaz, diyordu Leonardo da Vinci. Tasalanma, öfkelenme de anla diye öğütlüyordu Spinoza. En köklü, en kuşku götürmez kanılarımız aslında en kuşkulu olanlardır. Bizim kısıtlılığımız, sınırlarımız, tutsaklığımızdır onlar.. Alışılmış ufkumuzun çerçevesinde kalma yolunda her inadımız zayıflık ve yaşamsal enerjilerimizin tükenmesi anlamına gelir.
İslam’ın doğuşu; Kur’an’ın oluşumu; Kur’an’daki olaylar, terimler, kelimeler, kavramlar, inançlar ve uygulamalar; Peygamber’in kendisi, davranış tarzı (Sünnet), Hadisler; Kur’an’a ve Peygamber’e dayandırılan geleneksel kelamî, hukukî ve tasavvufî inançlar, fikirler ve tatbikatlar; bunlara yaslanarak kurulan mezhepler, tarikatlar ve savundukları görüşler “Bilgi-Sosyolojik Din Sosyolojisi” bakış açısı ile; yani “her türden bilginin ancak ortaya çıktığı veya çıkarıldığı bağlamlarda anlaşılabileceği” teziyle yeniden ve tekraren incelenmeli.
“Dini İlimler”in Ana Metinler’de ve diğer metinlerde; dünkü gündelik hayatta ve bugünkü gündelik hayatta anlatımlarını ve tezahürlerini bulabilmenin ve mukayesenin tek mümkün yolu Bilgi-Sosyolojik Din Sosyolojisidir galiba. Dolayısıyla; “Dini İlimler”i “tasını tarağını ve pılını pırtını topla bizim sosyoloji evine toptan yerleş” demesek bile, mutlaka misafir etmeliyiz diye düşünüyoruz...
Başımız gözümüz üstünde yeri var...
Fakat;
Her şeyden önce; gücenmece, bağırmaca yok. Bağırılan yerde gerçek bilim olmaz, diyordu Leonardo da Vinci. Tasalanma, öfkelenme de anla diye öğütlüyordu Spinoza. En köklü, en kuşku götürmez kanılarımız aslında en kuşkulu olanlardır. Bizim kısıtlılığımız, sınırlarımız, tutsaklığımızdır onlar.. Alışılmış ufkumuzun çerçevesinde kalma yolunda her inadımız zayıflık ve yaşamsal enerjilerimizin tükenmesi anlamına gelir.