Elinizdeki bu eserde üç büyük İbrahimî din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'ın riba ve finansal işlemlere ilişkin bakış açıları objektif bir yaklaşımla ele alınmakta; okuyucuya geçmişe dair bir anlayış, bugüne dair bir inceleme ve geleceğe yönelik bir öngörü sağlanmaya çalışılmaktadır.
Tarihî süreç içerisinde Yahudilik, “Tesniye Çifte Standardı” gibi uygulamalarla riba yasağının arkasından dolanırken; Hristiyanlık, riba yasağını aşırı faiz yasağı ile ikame etmiştir. İslam ise riba yasağına uymak için elindeki tüm enstrümanları iyi niyetli bir şekilde kullanmaya çalışsa da İslami bankacılık sektöründe olduğu gibi zaman zaman öngörülen ile realite önemli ölçüde farklılaşmıştır.
Yazarlar, riba ve finansal işlemler konusundaki bu üç dinin tavırlarının benzer başlangıç noktalarına sahip olduklarını vurgulamış, fakat finansal işlemlerde riba yasağı hususunda gelinen noktada başarısız olduklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca, üç büyük dinin kapalı topluluklarda ortaya çıkması ve sonraki süreçte çoğulcu dünyaya geçişin bu başarısızlıkları açıklayan faktörler olabileceklerini öne sürmekle birlikte, riba yasağından çok daha fazlasını temsil ettiklerinin altını çizmektedirler. Bu nedenle, üç semavi dinin etik ve ahlaki ilkeler açısından “tepedeki ışık” görevinde bulunması ve finans piyasası aktörlerinin “ahlaki pusulalarını” bu çerçevede sıfırlamaları gerektiği, bu çalışmanın temel çıkarımı olarak okuyucuya sunulmuştur.
Elinizdeki bu eserde üç büyük İbrahimî din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'ın riba ve finansal işlemlere ilişkin bakış açıları objektif bir yaklaşımla ele alınmakta; okuyucuya geçmişe dair bir anlayış, bugüne dair bir inceleme ve geleceğe yönelik bir öngörü sağlanmaya çalışılmaktadır.
Tarihî süreç içerisinde Yahudilik, “Tesniye Çifte Standardı” gibi uygulamalarla riba yasağının arkasından dolanırken; Hristiyanlık, riba yasağını aşırı faiz yasağı ile ikame etmiştir. İslam ise riba yasağına uymak için elindeki tüm enstrümanları iyi niyetli bir şekilde kullanmaya çalışsa da İslami bankacılık sektöründe olduğu gibi zaman zaman öngörülen ile realite önemli ölçüde farklılaşmıştır.
Yazarlar, riba ve finansal işlemler konusundaki bu üç dinin tavırlarının benzer başlangıç noktalarına sahip olduklarını vurgulamış, fakat finansal işlemlerde riba yasağı hususunda gelinen noktada başarısız olduklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca, üç büyük dinin kapalı topluluklarda ortaya çıkması ve sonraki süreçte çoğulcu dünyaya geçişin bu başarısızlıkları açıklayan faktörler olabileceklerini öne sürmekle birlikte, riba yasağından çok daha fazlasını temsil ettiklerinin altını çizmektedirler. Bu nedenle, üç semavi dinin etik ve ahlaki ilkeler açısından “tepedeki ışık” görevinde bulunması ve finans piyasası aktörlerinin “ahlaki pusulalarını” bu çerçevede sıfırlamaları gerektiği, bu çalışmanın temel çıkarımı olarak okuyucuya sunulmuştur.