Ehl-i sünnet itikadı üzere yaşamanın sünnete ram olmak, Hz. Peygamber'in kendisinin ve halifeleriyle birlikte sahabesinin yolundan gitmek olduğu ortadır. Bu kabul, bizi dalâlet fırkalarının görüşlerini öğrenmenin abesle iştigal olup olmadığı sorusuna muhatap kılmaktadır. Yani sapık olarak tarif edilenlerin görüşlerini bilmenin ne faydası olabileceği sorusunu cevaplamaya mecbur kılmaktadır. Dalâlet fırkalarının görüşlerini anlatmak üzere elinizdeki kitabı telif eden İsferâyinî'de aynı soruya cevap olabilecek iki hadiseyi nakletmiştir. Bunlardan birisi Hz. Huzeyfe bin Yeman'ın (v. 36/656) şu cümlesidir: “İnsanlar Rasûlüllah'a (s.a.v.) hayrın ne olduğunu sorar, ben şerri sorardım.” İsferâyinî, şerri bilmeyenin ona kolayca düşebileceğini hatırlatır ve sahabeden Hz. Huzeyfe'yi örnek verir. Sahih itikada sahip olabilmek için sahabenin öyle davrandığına işaret eder. Onların Hz. Peygamber'e hakkı sordukları gibi batıl ve şerri de sorduklarını zikredip bunlardan kaçınmaya çalıştıklarına dikkat çeker.
Ehl-i sünnet itikadı üzere yaşamanın sünnete ram olmak, Hz. Peygamber'in kendisinin ve halifeleriyle birlikte sahabesinin yolundan gitmek olduğu ortadır. Bu kabul, bizi dalâlet fırkalarının görüşlerini öğrenmenin abesle iştigal olup olmadığı sorusuna muhatap kılmaktadır. Yani sapık olarak tarif edilenlerin görüşlerini bilmenin ne faydası olabileceği sorusunu cevaplamaya mecbur kılmaktadır. Dalâlet fırkalarının görüşlerini anlatmak üzere elinizdeki kitabı telif eden İsferâyinî'de aynı soruya cevap olabilecek iki hadiseyi nakletmiştir. Bunlardan birisi Hz. Huzeyfe bin Yeman'ın (v. 36/656) şu cümlesidir: “İnsanlar Rasûlüllah'a (s.a.v.) hayrın ne olduğunu sorar, ben şerri sorardım.” İsferâyinî, şerri bilmeyenin ona kolayca düşebileceğini hatırlatır ve sahabeden Hz. Huzeyfe'yi örnek verir. Sahih itikada sahip olabilmek için sahabenin öyle davrandığına işaret eder. Onların Hz. Peygamber'e hakkı sordukları gibi batıl ve şerri de sorduklarını zikredip bunlardan kaçınmaya çalıştıklarına dikkat çeker.