Türkiye’nin kritik tarihlerinden söz açıldığında 28 Şubat 1997’deki askerî darbe en önemli dönüm noktalarından biri olarak karşımıza çıkar. Bu dönemde başörtüsünün başta üniversiteler olmak üzere kamu kurumlarında yasaklanması, başörtüsünü darbeye karşı direnişin simgesi haline getirdi. Sonraki günlerde her şey daha kötüye gitti. Bu ülkenin sokaklarında dahi yürümek problemli bir hal aldı. Yasak bir dönem için sıradanlaştı, kanıksandı. Herkes kendi adına tercihlerini yaptı ve yazgısının peşine düştü.
Gülşen Özer henüz üniversitede okurken kaleme aldığı Direniş Güncesi kitabında bir dönemin şahitliğini yapıyor. Genellikle önümüzden akıp giden tarihi, bu güncede duyuyor, görüyor ve ona dokunuyorsunuz. “Günlük üzerine uyunmadan yazılmalıdır” denir ya, kitabın bu düstura sımsıkı bağlı kalınarak kaleme alınması onun tarihsel önemini bir kat daha artırıyor. Bu yüzden elbette öznel ve biricik...
Türkiye’nin kritik tarihlerinden söz açıldığında 28 Şubat 1997’deki askerî darbe en önemli dönüm noktalarından biri olarak karşımıza çıkar. Bu dönemde başörtüsünün başta üniversiteler olmak üzere kamu kurumlarında yasaklanması, başörtüsünü darbeye karşı direnişin simgesi haline getirdi. Sonraki günlerde her şey daha kötüye gitti. Bu ülkenin sokaklarında dahi yürümek problemli bir hal aldı. Yasak bir dönem için sıradanlaştı, kanıksandı. Herkes kendi adına tercihlerini yaptı ve yazgısının peşine düştü.
Gülşen Özer henüz üniversitede okurken kaleme aldığı Direniş Güncesi kitabında bir dönemin şahitliğini yapıyor. Genellikle önümüzden akıp giden tarihi, bu güncede duyuyor, görüyor ve ona dokunuyorsunuz. “Günlük üzerine uyunmadan yazılmalıdır” denir ya, kitabın bu düstura sımsıkı bağlı kalınarak kaleme alınması onun tarihsel önemini bir kat daha artırıyor. Bu yüzden elbette öznel ve biricik...