“Anne, ben öğrenebiliyormuşum…” Ne büyük bir cümledir bu, disleksi tanılı bir çocuk için. Bilir misiniz? Ne büyük bir özlem… Hep istenen ama hayal etmesi bile zor gelen…
“Ben öğrenebiliyormuşum.” İki kelime gibi gözüken, kısacık bir zaman diliminde söze dökülen, özünde büyük dağları deviren iki kelime. Bir çocuk nezdinde, varlığının anlam kazanması, tüm engellerin aşılabileceği fikrinin doğması…
Okuduğunuz her hikâye kurmacadan uzak, hayatın tam içinde. Hepsi disleksili çocukların aşamlarından kesitler içeriyor. Bu bilinçle okumanızı altını çizerek belirtmek istiyorum.
Amacımız,
Ses olabilmek,
Hayatı onların bakış açısıyla değerlendirebilmek,
Görülmeyen, fark edilmeyen yüzlerini AYDINLIĞA ÇIKARMAK…
“Anne, ben öğrenebiliyormuşum…” Ne büyük bir cümledir bu, disleksi tanılı bir çocuk için. Bilir misiniz? Ne büyük bir özlem… Hep istenen ama hayal etmesi bile zor gelen…
“Ben öğrenebiliyormuşum.” İki kelime gibi gözüken, kısacık bir zaman diliminde söze dökülen, özünde büyük dağları deviren iki kelime. Bir çocuk nezdinde, varlığının anlam kazanması, tüm engellerin aşılabileceği fikrinin doğması…
Okuduğunuz her hikâye kurmacadan uzak, hayatın tam içinde. Hepsi disleksili çocukların aşamlarından kesitler içeriyor. Bu bilinçle okumanızı altını çizerek belirtmek istiyorum.
Amacımız,
Ses olabilmek,
Hayatı onların bakış açısıyla değerlendirebilmek,
Görülmeyen, fark edilmeyen yüzlerini AYDINLIĞA ÇIKARMAK…