Yaşlı Plinius’un (MS 23-79) bu eseri, antik dünyadaki sağlıkla ilgili bilgilere yer veren çalışmalardan biridir. O dönemde, tedaviler için geliştirilen farklı yöntemlerle, şifanın, doğanın nimetlerinde nasıl arandığına, bulunan devaları kaydedip sistemleştirme çabalarına tanıklık ederiz. Yaşlı Plinius doğaya bakışında daima olağanüstü bir merak içindedir, birbirinden ilginç gözlemlerini aktarır. Yazar, bu kitaplarında bizlere sağlık konusunda Antik Yunan, İtalya, Trakya, Anadolu, İran ve Mısır’daki önceki çağlara ait uygulamaları ve şifaları ayrıntılarıyla betimler. Ayrıca MS 1. yüzyıl itibarıyla Roma’da, bugünkü tıp ve eczacılık dünyasını doğrudan ilgilendiren verilerin ansiklopedik olarak kayda geçirilmesiyle birlikte insanlığın farmakololojik düzeyde nasıl bir birikim sağladığını ve nerelerden gelindiğini göstermesi açısından da eşsiz bir eserdir.
Büyü, şifa ve şifacılar üzerine bilgilerin aktarıldığı bu eserde büyülü söz, tükürme, dokunma gibi unsurlarla insanın insana sunduğu şifaların ardından sayısız hayvan türünün sütü, idrarı, kanı, bağırsağı, beyni, ciğeri, içyağı, safrası, başı, ayağı vb. unsurlarının; dereotu, un, rezene, nane, kekik, zambak, ökse otu, semizotu, geven otu vb. gibi bitkilerle birlikte çeşitli usullerde sirke, bal, şarap, balmumu, arpa suyu, reçine, türlü yağlara, suya ve zifte katılarak nerede ve ne şekilde kullanılacağı üzerine bilgiler verilmektedir. Böylece her türden ağrılar, cilt, göz hastalıkları, yaralar, irinler, menenjit, epilepsi, yanıklar, kadın, çocuk hastalıkları, gut, varis vb. gibi birçok rahatsızlığa karşı uygulanan tedavi yöntemleri gösterilmektedir.
Yaşlı Plinius’un (MS 23-79) bu eseri, antik dünyadaki sağlıkla ilgili bilgilere yer veren çalışmalardan biridir. O dönemde, tedaviler için geliştirilen farklı yöntemlerle, şifanın, doğanın nimetlerinde nasıl arandığına, bulunan devaları kaydedip sistemleştirme çabalarına tanıklık ederiz. Yaşlı Plinius doğaya bakışında daima olağanüstü bir merak içindedir, birbirinden ilginç gözlemlerini aktarır. Yazar, bu kitaplarında bizlere sağlık konusunda Antik Yunan, İtalya, Trakya, Anadolu, İran ve Mısır’daki önceki çağlara ait uygulamaları ve şifaları ayrıntılarıyla betimler. Ayrıca MS 1. yüzyıl itibarıyla Roma’da, bugünkü tıp ve eczacılık dünyasını doğrudan ilgilendiren verilerin ansiklopedik olarak kayda geçirilmesiyle birlikte insanlığın farmakololojik düzeyde nasıl bir birikim sağladığını ve nerelerden gelindiğini göstermesi açısından da eşsiz bir eserdir.
Büyü, şifa ve şifacılar üzerine bilgilerin aktarıldığı bu eserde büyülü söz, tükürme, dokunma gibi unsurlarla insanın insana sunduğu şifaların ardından sayısız hayvan türünün sütü, idrarı, kanı, bağırsağı, beyni, ciğeri, içyağı, safrası, başı, ayağı vb. unsurlarının; dereotu, un, rezene, nane, kekik, zambak, ökse otu, semizotu, geven otu vb. gibi bitkilerle birlikte çeşitli usullerde sirke, bal, şarap, balmumu, arpa suyu, reçine, türlü yağlara, suya ve zifte katılarak nerede ve ne şekilde kullanılacağı üzerine bilgiler verilmektedir. Böylece her türden ağrılar, cilt, göz hastalıkları, yaralar, irinler, menenjit, epilepsi, yanıklar, kadın, çocuk hastalıkları, gut, varis vb. gibi birçok rahatsızlığa karşı uygulanan tedavi yöntemleri gösterilmektedir.