Kapitalizmin anahtar kavramlarından birisi olan Serbest pazar ekonomisi anlayışının Batılı olduğu kadar ve hatta daha fazla doğulu bir kavram olduğu üzerine bir takım yorum ve temellendirmeler söz konusu olmuştur. Her ne kadar belirli tarihsel detaylar farklı olsa da, esasen Batı ekonomik düşüncesinin tarihi, Çin ekonomik tarihine paralel bir gelişim göstermiştir. Günümüzde küresel ticari rekabetin bütünleyici bir bakışla değerlendirilmesinde Çin ve ABD devletlerinin rekabeti üzerinden bu iki farklı kapitalizm türünün yarışı ve hatta savaşı sıklıkla dillendirilmektedir. Bu doğrultuda ABD'nin Çin ile olan ekonomik rekabeti, serbest piyasanın doğal reflekslerinden çok, neoliberal politikaların bir gereği olarak çok daha radikal ve devlete dayalı cevaplar ile sürdürülmek istenmektedir.
Modern kapitalizm ile modern sonrası diyebileceğimiz kapitalizm arasında önemli bir kopuş gözlemlenmektedir. Serbest piyasanın işlevselliğine dayalı toplum ve birey modellemelerini öne süren modern kapitalizmin pek çok sorunları olmakla birlikte, merkezinde canlı organizma olarak insan yer almaktadır. Oysa postmodern dönemin postkapitalizmi, biyolojik ve kültürel evrim süreçlerini kontrol altına alarak, kusurlu kabul ettikleri insan türünün iyileştirilmesi veya daha üst bir türün açığa çıkarılması düşüncesini yeni bir ideoloji olarak kodlamaya çalışmaktadır. Bu doğrultuda sermayenin yeni yönünü fütüristtik projeler belirlemektedir. Transhumanizm düşüncesi her ne kadar biyolojik sınırlılıklarımızı ve insan kaynaklı kötülüklerin neden olduğu tarihsel karmaşalardan kurtulmayı, kendisini meşrulaştırıcı birer argüman olarak kullansa da geliştirilmek istenen organik canlılığı olmayan zeki ve hareket eden türün ya da türlerin nasıl bir dünyayı kurgulayacağı ve biyolojik insanın bu dünyadaki yeri belirsizliklere sahiptir. Transhumanizm projeleri, nanoteknoloji ve biyomekaniği bir araya getirerek sağlık alanındaki başarılı uygulamalarla kendisini meşrulaştırmaya çalışırken, yapay zekâ çalışmaları da dijital bir dünyayı küresel internet ağı üzerinden hızla oluşturmaktadır. Anlaşıldığı kadarı ile 21. yüzyılda finansal desteği güçlü, bilimsel ve teknolojik altyapısı sağlam bu tür projeler, yalnızca Batı dünyasına ait olmayacak, aynı zamanda Doğu tipi kapitalizmin de peşinde koştuğu bir trendi oluşturacaktır.
Kapitalizmin anahtar kavramlarından birisi olan Serbest pazar ekonomisi anlayışının Batılı olduğu kadar ve hatta daha fazla doğulu bir kavram olduğu üzerine bir takım yorum ve temellendirmeler söz konusu olmuştur. Her ne kadar belirli tarihsel detaylar farklı olsa da, esasen Batı ekonomik düşüncesinin tarihi, Çin ekonomik tarihine paralel bir gelişim göstermiştir. Günümüzde küresel ticari rekabetin bütünleyici bir bakışla değerlendirilmesinde Çin ve ABD devletlerinin rekabeti üzerinden bu iki farklı kapitalizm türünün yarışı ve hatta savaşı sıklıkla dillendirilmektedir. Bu doğrultuda ABD'nin Çin ile olan ekonomik rekabeti, serbest piyasanın doğal reflekslerinden çok, neoliberal politikaların bir gereği olarak çok daha radikal ve devlete dayalı cevaplar ile sürdürülmek istenmektedir.
Modern kapitalizm ile modern sonrası diyebileceğimiz kapitalizm arasında önemli bir kopuş gözlemlenmektedir. Serbest piyasanın işlevselliğine dayalı toplum ve birey modellemelerini öne süren modern kapitalizmin pek çok sorunları olmakla birlikte, merkezinde canlı organizma olarak insan yer almaktadır. Oysa postmodern dönemin postkapitalizmi, biyolojik ve kültürel evrim süreçlerini kontrol altına alarak, kusurlu kabul ettikleri insan türünün iyileştirilmesi veya daha üst bir türün açığa çıkarılması düşüncesini yeni bir ideoloji olarak kodlamaya çalışmaktadır. Bu doğrultuda sermayenin yeni yönünü fütüristtik projeler belirlemektedir. Transhumanizm düşüncesi her ne kadar biyolojik sınırlılıklarımızı ve insan kaynaklı kötülüklerin neden olduğu tarihsel karmaşalardan kurtulmayı, kendisini meşrulaştırıcı birer argüman olarak kullansa da geliştirilmek istenen organik canlılığı olmayan zeki ve hareket eden türün ya da türlerin nasıl bir dünyayı kurgulayacağı ve biyolojik insanın bu dünyadaki yeri belirsizliklere sahiptir. Transhumanizm projeleri, nanoteknoloji ve biyomekaniği bir araya getirerek sağlık alanındaki başarılı uygulamalarla kendisini meşrulaştırmaya çalışırken, yapay zekâ çalışmaları da dijital bir dünyayı küresel internet ağı üzerinden hızla oluşturmaktadır. Anlaşıldığı kadarı ile 21. yüzyılda finansal desteği güçlü, bilimsel ve teknolojik altyapısı sağlam bu tür projeler, yalnızca Batı dünyasına ait olmayacak, aynı zamanda Doğu tipi kapitalizmin de peşinde koştuğu bir trendi oluşturacaktır.