Musa Anter anlatıyor:
"Efendi! Ben 1938'de Dersim'de asker idim Kumandanımız Yüzbaşı Kenan Bey, biz Kürtlerden bir infaz mangası yapmıştı.
Köylerden ve mağaralardan toplanan Dersimli kadınlar, çocuklar ve ihtiyarları, bize öldürtüyordu. Çoluk çocukların, ihtiyarların çırpınarak ve anaların çocuklarına sarılarak can vermeleri, beni deliye çeviriyordu. İntihar edeyim, diye düşündüm bir ara. Ama sonra kurtulmak için, daha kolay bir yol düşündüm. Baktım ki yaralanan arkadaşlarım Erzurum Hastanesi'ne gönderiyorlar. Bir gün, çarpışmaya girmiştik. Ben, silahımı sol elimin ortasına koydum ve elimi parçaladım. Ondan sonra da Erzurum'a gittim ve kardeş cellatlığından kurtuldum.
İşte bu elim, o eldir bey!"
Karakoçanlı Hamal
Musa Anter anlatıyor:
"Efendi! Ben 1938'de Dersim'de asker idim Kumandanımız Yüzbaşı Kenan Bey, biz Kürtlerden bir infaz mangası yapmıştı.
Köylerden ve mağaralardan toplanan Dersimli kadınlar, çocuklar ve ihtiyarları, bize öldürtüyordu. Çoluk çocukların, ihtiyarların çırpınarak ve anaların çocuklarına sarılarak can vermeleri, beni deliye çeviriyordu. İntihar edeyim, diye düşündüm bir ara. Ama sonra kurtulmak için, daha kolay bir yol düşündüm. Baktım ki yaralanan arkadaşlarım Erzurum Hastanesi'ne gönderiyorlar. Bir gün, çarpışmaya girmiştik. Ben, silahımı sol elimin ortasına koydum ve elimi parçaladım. Ondan sonra da Erzurum'a gittim ve kardeş cellatlığından kurtuldum.
İşte bu elim, o eldir bey!"
Karakoçanlı Hamal