Sıddık, askerde geçirdiği süre boyunca, kuralları reddetmek için olanca enerjisiyle mücadele vermiş, direnci kırıldıktan sonra da sivil hayatın varlığına olan inancını büsbütün yitirmişti. (…) Geçen hafta, elinde büyük bir çekiç ve ceketinin cebinde yüzlerce çivi, sokak sokak dolaşırken yakalamıştım onu. O çekiçle ne halt edeceğini, o çivileri niçin cebinde taşıdığını sorduğumda, bağırarak, mahalledeki ağaçları numaralandırmak istediğini söylemişti bana. Ağaçlara üzerinde rakamların olduğu levhalardan çakacakmış, densize bak sen! “Oğlum,” dedim, nazik bir dille, “bir ağaca zarar vermek insanın haddine mi? Onun canı yok mu?
Ne hakla böyle bir şey düşünürsün?” Bu uyarım üzerine, “Ama kışladaki bütün ağaçlar numaralandırılmıştı” diye itiraz etti.
“Orası kışla,” dedim. “Onlar, kışla sınırları içinde uçan kuşu bile kayıt altına alırlar. Sen bizim ağaçlarımıza sakın dokunma!” ("Poleniçe" adlı öyküden)
Sıddık, askerde geçirdiği süre boyunca, kuralları reddetmek için olanca enerjisiyle mücadele vermiş, direnci kırıldıktan sonra da sivil hayatın varlığına olan inancını büsbütün yitirmişti. (…) Geçen hafta, elinde büyük bir çekiç ve ceketinin cebinde yüzlerce çivi, sokak sokak dolaşırken yakalamıştım onu. O çekiçle ne halt edeceğini, o çivileri niçin cebinde taşıdığını sorduğumda, bağırarak, mahalledeki ağaçları numaralandırmak istediğini söylemişti bana. Ağaçlara üzerinde rakamların olduğu levhalardan çakacakmış, densize bak sen! “Oğlum,” dedim, nazik bir dille, “bir ağaca zarar vermek insanın haddine mi? Onun canı yok mu?
Ne hakla böyle bir şey düşünürsün?” Bu uyarım üzerine, “Ama kışladaki bütün ağaçlar numaralandırılmıştı” diye itiraz etti.
“Orası kışla,” dedim. “Onlar, kışla sınırları içinde uçan kuşu bile kayıt altına alırlar. Sen bizim ağaçlarımıza sakın dokunma!” ("Poleniçe" adlı öyküden)