Öyle bir kanun ki gözünü sevdiğim. Sen, ben, o karşısında titrek ve titiz, deli ve veli... Taşkın ve dolu oluruz. Olmayacaksak da olmayız. Çünkü yaşamak değildir; gönülsüz yaşamak...
“Dostluğun” kapısını aşındırıyor Ayşe Şener. Aşınan bu kapının ardında ise okuru felsefenin ve edebiyatın ışığıyla aydınlatılmış bir sofra bekliyor: “Dost”un sofrası. Bu sofrada okur; veciz bir dil ve derin sualler eşliğinde misafir ediliyor.
Sadece bir dostluk güzellemesi değil;Güzelliğinden emin olduğumuz “dostluğa” güzellemeler ve sorgulamalarla yaklaşan bir eser: Dostluk Kitabı.
Öyle bir kanun ki gözünü sevdiğim. Sen, ben, o karşısında titrek ve titiz, deli ve veli... Taşkın ve dolu oluruz. Olmayacaksak da olmayız. Çünkü yaşamak değildir; gönülsüz yaşamak...
“Dostluğun” kapısını aşındırıyor Ayşe Şener. Aşınan bu kapının ardında ise okuru felsefenin ve edebiyatın ışığıyla aydınlatılmış bir sofra bekliyor: “Dost”un sofrası. Bu sofrada okur; veciz bir dil ve derin sualler eşliğinde misafir ediliyor.
Sadece bir dostluk güzellemesi değil;Güzelliğinden emin olduğumuz “dostluğa” güzellemeler ve sorgulamalarla yaklaşan bir eser: Dostluk Kitabı.