Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin kökenleri, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanmaktadır. Bu dönem, üç kıtada at koşturan bir “cihan devleti” olan Osmanlı Devleti'nin son demlerine denk gelmiştir. İki devlet arasında ilişkilerin başladığı dönem olan 19. yüzyıl aynı zamanda Osmanlı'nın tersine ABD'nin büyüyen bir güç olmaya başladığı bir dönem olmuştur. Ancak iki devlet arasındaki ilişkilerin “ittifak” noktasına gelmesi 1945 sonrası dönemde gerçekleşmiştir. Zira İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan Soğuk Savaş Dönemi'nin ilk yıllarında iki devlet, SSCB merkezli güvenlik endişeleri doğrultusunda birbirlerine yakınlaşmışlardır. Türkiye'nin özellikle sahip olduğu jeopolitik konum nedeniyle Soğuk Savaş Dönemi'nde ABD'nin SSCB karşısında güçlü ve sağlam bir savunma hattı oluşturma ve komünizmin uluslararası alanda yayılmasını engelleme stratejisinde çok önemli bir yeri olmuştur. Bu çerçevede 1952 yılında Türkiye'nin NATO'ya tam üye kabul edilmesi, ikili ilişkilerin kurumsal bir boyut kazanmasını sağlamıştır. Böylelikle Türkiye ile ABD, Soğuk Savaş'ın henüz ilk yıllarında başlayan ve Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra da devam edecek olan bir ittifak ilişkisine girmiştir. Soğuk Savaş koşullarında başlayan ve “stratejik ortaklık”, “model ortaklık” gibi farklı adlarla da anılan bu ilişki, inişli çıkışlı bir yol izlemesine rağmen günümüze kadar devam etmiştir. Bu kitap ile ilişkilerin başlangıç döneminden günümüze kadar olan süreçte yaşanan gelişmeler anlatılarak bundan sonraki dönemde ilişkilerin nasıl bir yolda ilerleyeceğine ışık tutulması amaçlanmıştır.
Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin kökenleri, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanmaktadır. Bu dönem, üç kıtada at koşturan bir “cihan devleti” olan Osmanlı Devleti'nin son demlerine denk gelmiştir. İki devlet arasında ilişkilerin başladığı dönem olan 19. yüzyıl aynı zamanda Osmanlı'nın tersine ABD'nin büyüyen bir güç olmaya başladığı bir dönem olmuştur. Ancak iki devlet arasındaki ilişkilerin “ittifak” noktasına gelmesi 1945 sonrası dönemde gerçekleşmiştir. Zira İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan Soğuk Savaş Dönemi'nin ilk yıllarında iki devlet, SSCB merkezli güvenlik endişeleri doğrultusunda birbirlerine yakınlaşmışlardır. Türkiye'nin özellikle sahip olduğu jeopolitik konum nedeniyle Soğuk Savaş Dönemi'nde ABD'nin SSCB karşısında güçlü ve sağlam bir savunma hattı oluşturma ve komünizmin uluslararası alanda yayılmasını engelleme stratejisinde çok önemli bir yeri olmuştur. Bu çerçevede 1952 yılında Türkiye'nin NATO'ya tam üye kabul edilmesi, ikili ilişkilerin kurumsal bir boyut kazanmasını sağlamıştır. Böylelikle Türkiye ile ABD, Soğuk Savaş'ın henüz ilk yıllarında başlayan ve Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra da devam edecek olan bir ittifak ilişkisine girmiştir. Soğuk Savaş koşullarında başlayan ve “stratejik ortaklık”, “model ortaklık” gibi farklı adlarla da anılan bu ilişki, inişli çıkışlı bir yol izlemesine rağmen günümüze kadar devam etmiştir. Bu kitap ile ilişkilerin başlangıç döneminden günümüze kadar olan süreçte yaşanan gelişmeler anlatılarak bundan sonraki dönemde ilişkilerin nasıl bir yolda ilerleyeceğine ışık tutulması amaçlanmıştır.