“Herkesin kalbi yalnızca bir kişi için çarpmalıydı: Esad Bey. Herkes, onun güzel gözleri ya da albenili bıyığı için hayatını feda etmeye hazır olduğu konusunda ısrarcıydı.
Bunun dışında kalan her şey siyasi ihanet olarak kabul ediliyordu.”
Dünya Noor’un Beklenmedik Aşk Nesneleri Suriye asıllı genç yazar Rana Haddad’ın ilk romanı. 1980’li yıllarda Suriye’nin Lazkiye kentinde başlayıp önce İngiltere’ye ve ardından yine Lazkiye’ye uzanan bir hat üzerinde okurları isyankâr ve meraklı tabiatıyla akıllarda yer edecek bir karakterle tanıştırıyor: Dünya Noor. Fotoğraf sanatçısı olma hayalleri kuran Dünya’nın anne ve babası, kızlarının Hafız Esad’ın diktatörlüğü altındaki Suriye’de kabul gören normlara uygun bir yaşam kuramayacağını düşünerek onu İngiltere’ye gönderirler. Dünya yıllar sonra Londra’da, Halep’li bir terzinin oğlu Hilal ile tanışıp ona âşık olur ve birlikte Lazkiye’ye geri dönme kararı vermeleri yaşamlarını kökten değiştirecek bir süreci tetikler. Mizahî üslubu ve eski Yeşilçam filmlerini anımsatan renkli anlatımıyla Rana Haddad bizleri, iç savaş öncesi Suriye’de her şeye rağmen aşkları ve tutkularının peşinden giden iki genç insanın hikâyesine ortak ediyor.
“Tanrı hastalığı, ekseriyetle Suriyeli babaları etkilemişti – yani sadece Joseph’i değil. Şiddetli bir grip gibi, tam da tahmin edildiği üzere, Suriyeli bir erkeğin eşi en az bir çocuk doğurduktan (tercihen erkek) birkaç yıl sonra kendini gösterirdi. Çocuğu ya da çocukları herhangi bir bağımsız düşünce veya eylem belirtisi gösterdiği anda söz konusu baba, bu hastalığın belirtilerini göstermeye başlardı. Çok geçmeden bu yönelim tamamen gelişir ve söz konusu baba, bir aile ortamında münasip kudret ve işlevin, mesele insanlık olunca Tanrının (Versiyon 0.1, Kitab-ı Mukaddes) kudretini ve işlevini yansıtmak olduğu konusunda ikna olur. Babayla ilgili bu kudretin içine şunlar dahildi: İlahi Adalet, Azap, Mükafat ve Geleceği Görmek (nam-ı diğer Kâhinlik) gibi süper güçler.”
“Herkesin kalbi yalnızca bir kişi için çarpmalıydı: Esad Bey. Herkes, onun güzel gözleri ya da albenili bıyığı için hayatını feda etmeye hazır olduğu konusunda ısrarcıydı.
Bunun dışında kalan her şey siyasi ihanet olarak kabul ediliyordu.”
Dünya Noor’un Beklenmedik Aşk Nesneleri Suriye asıllı genç yazar Rana Haddad’ın ilk romanı. 1980’li yıllarda Suriye’nin Lazkiye kentinde başlayıp önce İngiltere’ye ve ardından yine Lazkiye’ye uzanan bir hat üzerinde okurları isyankâr ve meraklı tabiatıyla akıllarda yer edecek bir karakterle tanıştırıyor: Dünya Noor. Fotoğraf sanatçısı olma hayalleri kuran Dünya’nın anne ve babası, kızlarının Hafız Esad’ın diktatörlüğü altındaki Suriye’de kabul gören normlara uygun bir yaşam kuramayacağını düşünerek onu İngiltere’ye gönderirler. Dünya yıllar sonra Londra’da, Halep’li bir terzinin oğlu Hilal ile tanışıp ona âşık olur ve birlikte Lazkiye’ye geri dönme kararı vermeleri yaşamlarını kökten değiştirecek bir süreci tetikler. Mizahî üslubu ve eski Yeşilçam filmlerini anımsatan renkli anlatımıyla Rana Haddad bizleri, iç savaş öncesi Suriye’de her şeye rağmen aşkları ve tutkularının peşinden giden iki genç insanın hikâyesine ortak ediyor.
“Tanrı hastalığı, ekseriyetle Suriyeli babaları etkilemişti – yani sadece Joseph’i değil. Şiddetli bir grip gibi, tam da tahmin edildiği üzere, Suriyeli bir erkeğin eşi en az bir çocuk doğurduktan (tercihen erkek) birkaç yıl sonra kendini gösterirdi. Çocuğu ya da çocukları herhangi bir bağımsız düşünce veya eylem belirtisi gösterdiği anda söz konusu baba, bu hastalığın belirtilerini göstermeye başlardı. Çok geçmeden bu yönelim tamamen gelişir ve söz konusu baba, bir aile ortamında münasip kudret ve işlevin, mesele insanlık olunca Tanrının (Versiyon 0.1, Kitab-ı Mukaddes) kudretini ve işlevini yansıtmak olduğu konusunda ikna olur. Babayla ilgili bu kudretin içine şunlar dahildi: İlahi Adalet, Azap, Mükafat ve Geleceği Görmek (nam-ı diğer Kâhinlik) gibi süper güçler.”