Yüzlerce yıldır verili gerçeklik olarak kabul edilen Batı modernliğinin “evrenselliği”, Batı merkezli dünya tarihi anlayışları artık tartışmaya açılmış durumda: Dünyadaki güç dengelerinin de değişmesiyle gerek siyasi gerek akademik alanda farklı ülkelerin, bölgelerin dünya tarihindeki yeri, Batı’ya hiç de benzemeyen gelişim çizgileri, modelleri ele alınıyor. Öteden beri tarihteki süreğenliğe dikkat çeken Huricihan İslamoğlu da alışılagelmiş Batı merkezli modernleşme söylemine karşı eleştirel bir bakış açısı geliştiriyor.
Dünya tarihinin bütünlüğü, liberalizmin bitmek bilmeyen “devlet” meselesi, serbest piyasacı yaklaşımın açmazları, İslâmiyetin yaygın olduğu coğrafyayı dünya tarihi içinde konumlandırma çabaları, hukuk-mülkiyetmeşruiyet ilişkisi kitaptaki yazıların temel izlekleri. Çin, Osmanlı ve Babür imparatorlukları örneklerinin kapsamlı bir değerlendirmesini, Batı’yla karşılaştırılmasını da sunan İslamoğlu, Dünya Tarihi ve Siyaset’te paylaşılan bir dünya tarihi anlayışından yola çıkarak ortak bir gelecek tahayyülünün imkânlarını araştırıyor.
Tarihe farklı bir gözle bakmak isteyenler için yol gösterici nitelikte bir kitap...
“(...) altını çizmek istediğim husus, modern dönüşümün –Batı veya Doğu merkezli– bir şablona, bir reçeteye indirgenemeyeceği, onun tarihselliğidir. Aynı zamanda modernlik bir bilinci, üretilen çözümlerin sürekli değişime açıklığını, yani arıziliklerinin, geçici olduklarının bilincini temsil etmektedir; tüm çabalarımızın zamana kurban olacağını bilsek de bütün gücümüzle yaşadığımız gerçekliği Sisifosvari değiştirme iddiasıdır. Bu bağlamda özne, tarihin özneleri, onların iradeleri önem kazanıyor. Tarihsel olarak devlet yönetimleri de bu öznelerden biriydi.”
Yüzlerce yıldır verili gerçeklik olarak kabul edilen Batı modernliğinin “evrenselliği”, Batı merkezli dünya tarihi anlayışları artık tartışmaya açılmış durumda: Dünyadaki güç dengelerinin de değişmesiyle gerek siyasi gerek akademik alanda farklı ülkelerin, bölgelerin dünya tarihindeki yeri, Batı’ya hiç de benzemeyen gelişim çizgileri, modelleri ele alınıyor. Öteden beri tarihteki süreğenliğe dikkat çeken Huricihan İslamoğlu da alışılagelmiş Batı merkezli modernleşme söylemine karşı eleştirel bir bakış açısı geliştiriyor.
Dünya tarihinin bütünlüğü, liberalizmin bitmek bilmeyen “devlet” meselesi, serbest piyasacı yaklaşımın açmazları, İslâmiyetin yaygın olduğu coğrafyayı dünya tarihi içinde konumlandırma çabaları, hukuk-mülkiyetmeşruiyet ilişkisi kitaptaki yazıların temel izlekleri. Çin, Osmanlı ve Babür imparatorlukları örneklerinin kapsamlı bir değerlendirmesini, Batı’yla karşılaştırılmasını da sunan İslamoğlu, Dünya Tarihi ve Siyaset’te paylaşılan bir dünya tarihi anlayışından yola çıkarak ortak bir gelecek tahayyülünün imkânlarını araştırıyor.
Tarihe farklı bir gözle bakmak isteyenler için yol gösterici nitelikte bir kitap...
“(...) altını çizmek istediğim husus, modern dönüşümün –Batı veya Doğu merkezli– bir şablona, bir reçeteye indirgenemeyeceği, onun tarihselliğidir. Aynı zamanda modernlik bir bilinci, üretilen çözümlerin sürekli değişime açıklığını, yani arıziliklerinin, geçici olduklarının bilincini temsil etmektedir; tüm çabalarımızın zamana kurban olacağını bilsek de bütün gücümüzle yaşadığımız gerçekliği Sisifosvari değiştirme iddiasıdır. Bu bağlamda özne, tarihin özneleri, onların iradeleri önem kazanıyor. Tarihsel olarak devlet yönetimleri de bu öznelerden biriydi.”