"Her söz, harflerin soluk bir gölgesi olmak zorundaymış gibi içimizde çoğala çoğala büyür. Harflerin mesafeler açan birer işarete dönüştüğü bu çağda sözün egemenliği bizi uzaklara doğru çağırır. Biz ise bir gölge olduğumuzu çoktan unutmuşuz.. Zamanın da anlamını yitirdiği bu çölde susuzluğumuzu yine harflerle giderdiğimiz düşünülürse "Düş Gören Defter"deki hikâyelerin bu çağa karşı kendiliğinden bir cevap olarak yazıldığı kolaylıkla anlaşılabilir. Harflerin insanın etrafını saran bu egemenliğine karşı Hayrettin Orhanoğlu, "Düş Gören Defter" adlı kitabında ırmağını arayan bir müverrih gibi hayatın anlamını bir gün gerçekten bulabileceğine inandığı uzun bir yolculuğa çıkar. Harflerin çölünde yetişen gülleri bulmak için çıkılan bu yolculuk, hayat gibi düşleri de içine alır."
"Her söz, harflerin soluk bir gölgesi olmak zorundaymış gibi içimizde çoğala çoğala büyür. Harflerin mesafeler açan birer işarete dönüştüğü bu çağda sözün egemenliği bizi uzaklara doğru çağırır. Biz ise bir gölge olduğumuzu çoktan unutmuşuz.. Zamanın da anlamını yitirdiği bu çölde susuzluğumuzu yine harflerle giderdiğimiz düşünülürse "Düş Gören Defter"deki hikâyelerin bu çağa karşı kendiliğinden bir cevap olarak yazıldığı kolaylıkla anlaşılabilir. Harflerin insanın etrafını saran bu egemenliğine karşı Hayrettin Orhanoğlu, "Düş Gören Defter" adlı kitabında ırmağını arayan bir müverrih gibi hayatın anlamını bir gün gerçekten bulabileceğine inandığı uzun bir yolculuğa çıkar. Harflerin çölünde yetişen gülleri bulmak için çıkılan bu yolculuk, hayat gibi düşleri de içine alır."