"Önce bir cami gördüm… Camide askerler vardı... Kavga... Dövüş... Sonra arkamdan birileri kovaladı… Hapishane gibi bir yere götürdüler... Sonra da bir gemiye… Evet, evet, gemideyim... Dalgalar… Gemi bilmediğim bir yere doğru yol alıyor... Aniden kapkara bulutlar gökyüzünü kaplıyor… Uzun ve karanlık bir gece… Derken sabah oluyor… Gemi bir yere varıyor... Ada gibi bir yer... Bir köy var... Cami, kilise… Sonra bir yangın… Kara cübbeli bir papaz, ‘Kiliseyi sen yaktın, Türk tohumu!' diye bağırıyor... Ne desem inandıramıyorum. Kollarımdan sürüklüyorlar… Darağacı… İpi boynuma geçiriyorlar… Tam o sırada uyandım.”
"Önce bir cami gördüm… Camide askerler vardı... Kavga... Dövüş... Sonra arkamdan birileri kovaladı… Hapishane gibi bir yere götürdüler... Sonra da bir gemiye… Evet, evet, gemideyim... Dalgalar… Gemi bilmediğim bir yere doğru yol alıyor... Aniden kapkara bulutlar gökyüzünü kaplıyor… Uzun ve karanlık bir gece… Derken sabah oluyor… Gemi bir yere varıyor... Ada gibi bir yer... Bir köy var... Cami, kilise… Sonra bir yangın… Kara cübbeli bir papaz, ‘Kiliseyi sen yaktın, Türk tohumu!' diye bağırıyor... Ne desem inandıramıyorum. Kollarımdan sürüklüyorlar… Darağacı… İpi boynuma geçiriyorlar… Tam o sırada uyandım.”