Hatıralar, hissîlik tarafı olsa bile, insanı değişik yönleriyle yansıttığı için önemlidir. Biz, yazarın penceresinden değişik kocaman bir dünyayı; acılarla sevinçleri ve neşeleri bir arada görürüz. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda edebiyat öğretmeni ve yönetici; Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Türk Dili Okutmanı olarak çalışan Faruk Gezgin, emeklilik sonrasında da Kazakistan’da Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde, İran-Tahran’da Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nde ve Makedonya-Üsküp’te Yunus Emre Enstitüsü görevlendirmesi ile Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi’nde Türkçe Okutmanı olarak görev yaptı. Yazar, şahsî macerası ve kendi etrafında olanların yanında, Türkiye ve Türk Dünyasında eğitim hizmeti verirken içinde olduğu durumları, yaşadıklarını; Türkiye’de yaşanan fikir kavgalarını, ideolojik sürtüşmeleri, Türk Milleti’nin sıkıntılarını anlatmaya çalışmıştır. Faruk Gezgin, hatıraları için “Gördüm, yaşadım, değerlendirdim, yorum yaptım.” demektedir. Her şey anlatılabilmiş midir? Tabii ki hayır! Cahit Sıtkı’nın “Şarkılar yarıda kaldı.” hayıflanmasını yaşamayan var mıdır?
Hatıralar, hissîlik tarafı olsa bile, insanı değişik yönleriyle yansıttığı için önemlidir. Biz, yazarın penceresinden değişik kocaman bir dünyayı; acılarla sevinçleri ve neşeleri bir arada görürüz. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda edebiyat öğretmeni ve yönetici; Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Türk Dili Okutmanı olarak çalışan Faruk Gezgin, emeklilik sonrasında da Kazakistan’da Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde, İran-Tahran’da Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nde ve Makedonya-Üsküp’te Yunus Emre Enstitüsü görevlendirmesi ile Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi’nde Türkçe Okutmanı olarak görev yaptı. Yazar, şahsî macerası ve kendi etrafında olanların yanında, Türkiye ve Türk Dünyasında eğitim hizmeti verirken içinde olduğu durumları, yaşadıklarını; Türkiye’de yaşanan fikir kavgalarını, ideolojik sürtüşmeleri, Türk Milleti’nin sıkıntılarını anlatmaya çalışmıştır. Faruk Gezgin, hatıraları için “Gördüm, yaşadım, değerlendirdim, yorum yaptım.” demektedir. Her şey anlatılabilmiş midir? Tabii ki hayır! Cahit Sıtkı’nın “Şarkılar yarıda kaldı.” hayıflanmasını yaşamayan var mıdır?