Mantık; zihni hatadan koruması, bilinenlerden hareketle bilinmeyenin bilgisine eriştirmesi, akla ölçüt kazandırması, hakkı batıldan ve hayrı şerden ayırması özelliğiyle kişinin iki cihanda saadete ulaşmasına öncülük eden bir sanattır. Bu sanatın tasavvurât kısmının esasını, beş tümel ile delaleti basit olan lafızları konu edinen kategoriler oluşturur.
Çalışmamızın konusunu; birer kurucu metin olan Aristoteles’in Kategoriler metni ile onun anlaşılmasını kolaylaştırmak adına Porphyrios’un yazdı¬ğı Eisagoge metni için Ebü’l-Ferec tarafından yazılan Tefsirü Kitâbi Îsâgûcî li Furfûryûs ve Şerhu’l-Kebîr li Makûlât’ı Aristûtâlîs adlı şerhler oluşturmaktadır.
Çalışmanın ilk aşamasında Ebü’l-Ferec’in yalnızca söz konusu iki şerhi de¬ğil hem kendi döneminde ve hem de kendisinden önceki dönemde yazılmış şerhler tespit edilerek bunların mukayeseli okuması yapılmıştır. Bu sayede, Antikçağdan XI. asır İslâm dünyasına kadarki süreçte Grek/Pagan, Hıristiyan/Süryani ve Müslümanların karşılaşmış olduğu geniş kültür havzası ile birlik¬te bu havzada doğmuş olan birikimleri karşılaştırma imkânı elde edilmiştir.
Çalışmanın gelişim aşamasında, karşılaşılan bu geniş kültür havzası çerçe¬vesinde zikredilen iki kurucu metin, özelde Ebü’l-Ferec’in şerhleriyle; genel¬de de Pre-Sokratik dönem filozoflar, Platon, Aristoteles, Plotinus, Porphyrios, Dexippus, Ammonius, Simplicius, Olympiodorus, Elias, David, Sergius, İbn Bihrîz, İbnü’l-Mukaffa, Fârâbî, Vâhibî, İbn Sînâ ve İbn Hazm’ın çalışmalarıy¬la karşılaştırılmış, aralarındaki farklılıklar ve benzerlikler ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Ebü’l-Ferec’in her iki şerhinin, İskenderiye Okuluna müntesip şarihlerin şerhlerinin yazım biçimi, yöntemi ve konuya yaklaşımları ile doğrudan ben¬zerlikler taşıdığı görülmektedir. Kendisinin Grekçe bilmesi ve metinleri doğ¬rudan doğruya asıl kaynağından okumuş olması, İslâm dünyasında bu kültü¬rün son temsilcisi olarak nitelendirilmesini mümkün kılmaktadır. Nitekim her iki şerhinde de izlediği yöntem ve konuyla ilgili yaptığı zengin göndermeler, onun Antikçağa ciddi anlamda vakıf olduğunu da göstermektedir.
Mantık; zihni hatadan koruması, bilinenlerden hareketle bilinmeyenin bilgisine eriştirmesi, akla ölçüt kazandırması, hakkı batıldan ve hayrı şerden ayırması özelliğiyle kişinin iki cihanda saadete ulaşmasına öncülük eden bir sanattır. Bu sanatın tasavvurât kısmının esasını, beş tümel ile delaleti basit olan lafızları konu edinen kategoriler oluşturur.
Çalışmamızın konusunu; birer kurucu metin olan Aristoteles’in Kategoriler metni ile onun anlaşılmasını kolaylaştırmak adına Porphyrios’un yazdı¬ğı Eisagoge metni için Ebü’l-Ferec tarafından yazılan Tefsirü Kitâbi Îsâgûcî li Furfûryûs ve Şerhu’l-Kebîr li Makûlât’ı Aristûtâlîs adlı şerhler oluşturmaktadır.
Çalışmanın ilk aşamasında Ebü’l-Ferec’in yalnızca söz konusu iki şerhi de¬ğil hem kendi döneminde ve hem de kendisinden önceki dönemde yazılmış şerhler tespit edilerek bunların mukayeseli okuması yapılmıştır. Bu sayede, Antikçağdan XI. asır İslâm dünyasına kadarki süreçte Grek/Pagan, Hıristiyan/Süryani ve Müslümanların karşılaşmış olduğu geniş kültür havzası ile birlik¬te bu havzada doğmuş olan birikimleri karşılaştırma imkânı elde edilmiştir.
Çalışmanın gelişim aşamasında, karşılaşılan bu geniş kültür havzası çerçe¬vesinde zikredilen iki kurucu metin, özelde Ebü’l-Ferec’in şerhleriyle; genel¬de de Pre-Sokratik dönem filozoflar, Platon, Aristoteles, Plotinus, Porphyrios, Dexippus, Ammonius, Simplicius, Olympiodorus, Elias, David, Sergius, İbn Bihrîz, İbnü’l-Mukaffa, Fârâbî, Vâhibî, İbn Sînâ ve İbn Hazm’ın çalışmalarıy¬la karşılaştırılmış, aralarındaki farklılıklar ve benzerlikler ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Ebü’l-Ferec’in her iki şerhinin, İskenderiye Okuluna müntesip şarihlerin şerhlerinin yazım biçimi, yöntemi ve konuya yaklaşımları ile doğrudan ben¬zerlikler taşıdığı görülmektedir. Kendisinin Grekçe bilmesi ve metinleri doğ¬rudan doğruya asıl kaynağından okumuş olması, İslâm dünyasında bu kültü¬rün son temsilcisi olarak nitelendirilmesini mümkün kılmaktadır. Nitekim her iki şerhinde de izlediği yöntem ve konuyla ilgili yaptığı zengin göndermeler, onun Antikçağa ciddi anlamda vakıf olduğunu da göstermektedir.