Edebiyatın Ulusu, Ulusun Edebiyatı, Ziya Gökalp'in betimlemesinden aldığı ilhamla 1923-1938 yılları arasında yayımlanmış romanların Türk ulusunun inşası doğrultusunda yüklendiği rolleri bir yandan ulus inşasına dair kuramsal tartışmalar diğer yandan romanın modernleşme ve milliyetçilikle olan karmaşık ilişkisi ışığında ele alıyor. Bir “hayali cemaat” olarak Türk ulusunun yaygınlaşmasında, bireyler için kurgulanan bir kimliğin okura ulaşmasında ve milliyetçiliğe ilişkin fikirlerin kitleselleşmesinde pay sahibi olan eserleri aynı zamanda edebi olan politiktir iddiasının dayanakları olarak tartışıyor.
Kadir Dede, romanlarda yer bulan “biz” ve “öteki” kategorilerine kim ya da ne olduğunu bilmeyen bir kitleye “Türk” olduğunu göstermenin bir aracı olarak yaklaşırken, metinlerin nihai olarak ulus inşa süreçlerinin kritik ancak gölgede kalan bir boyutuna katkı sağladığını; bir hakikat etkisi yaratacak bir biçimde ulusun kökenini oluşturan “hikâye”yi vücuda getirdiğini ortaya koyuyor.
Edebiyatın Ulusu, Ulusun Edebiyatı, Ziya Gökalp'in betimlemesinden aldığı ilhamla 1923-1938 yılları arasında yayımlanmış romanların Türk ulusunun inşası doğrultusunda yüklendiği rolleri bir yandan ulus inşasına dair kuramsal tartışmalar diğer yandan romanın modernleşme ve milliyetçilikle olan karmaşık ilişkisi ışığında ele alıyor. Bir “hayali cemaat” olarak Türk ulusunun yaygınlaşmasında, bireyler için kurgulanan bir kimliğin okura ulaşmasında ve milliyetçiliğe ilişkin fikirlerin kitleselleşmesinde pay sahibi olan eserleri aynı zamanda edebi olan politiktir iddiasının dayanakları olarak tartışıyor.
Kadir Dede, romanlarda yer bulan “biz” ve “öteki” kategorilerine kim ya da ne olduğunu bilmeyen bir kitleye “Türk” olduğunu göstermenin bir aracı olarak yaklaşırken, metinlerin nihai olarak ulus inşa süreçlerinin kritik ancak gölgede kalan bir boyutuna katkı sağladığını; bir hakikat etkisi yaratacak bir biçimde ulusun kökenini oluşturan “hikâye”yi vücuda getirdiğini ortaya koyuyor.