Allah “Allah yolunda hakkıyla mücâhede edin” (Hacc 22/78) buyurmuştur. Hakkıyla mücâhede etmek, kişinin nefste bulduğu dinî ya da dünyevî her türlü sevinci yok etmesidir. Her türlü iyi amelde lezzet ve eğlenceden bir pay bulunur. Bu durum kişi için iyi bir şey değildir. Bu kimse için uygun olan kendisini lezzetten korumak gayesiyle başka bir amele geçmesidir. Çalışıp çabalayarak elinden geldiğince bunu yaptığı takdirde Allah çabucak ona bunun karşılığını verir. Allah’ın ona vereceği karşılık ise kalbini nurlara açık hale getirmesidir. Bu nur kalbi aydınlattığı zaman nefs kendisine verilen bu güzel şeyler aracılığı ile kendisini dünyanın lezzet ve arzularından alıkoyacak bir şey bulur. Sûfiler, “Bütün yollar edepten ibarettir” derler. Edebin esası Allah’a karşı edeptir. Allah’a karşı edep ise insanı bir şekilde bütün mahlûkata karşı da edepli hale getirir. Yunus Emre’nin “Yaratılanı sev Yaratan’dan ötürü” sözünde ifade edilen de, Allah’a karşı edep neticesinde oluşan merhamet ve tevazunun bütün yaratılmışlara yansımasıdır. Peki Allah’a karşı edep nasıl olacaktır? Hakîm Tirmizî elinizdeki kitapta bu sorunun cevabını vererek dış organlarımızdan kalbimize varıncaya değin her bir azanın Allah’a kulluk derecesine ulaşmak için nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatıyor. Gerek bireysel gerekse toplumsal hayatta kulluğun tezahürlerinin neler olduğunu inceliyor. Kişinin bütünüyle nasıl Allah’a yöneleceği; düşüncesini, sözünü, bireysel ve toplumsal bütün davranışlarını nasıl bu yönelişe uygun hale getireceği konusunda rehberlik yapıyor.
Allah “Allah yolunda hakkıyla mücâhede edin” (Hacc 22/78) buyurmuştur. Hakkıyla mücâhede etmek, kişinin nefste bulduğu dinî ya da dünyevî her türlü sevinci yok etmesidir. Her türlü iyi amelde lezzet ve eğlenceden bir pay bulunur. Bu durum kişi için iyi bir şey değildir. Bu kimse için uygun olan kendisini lezzetten korumak gayesiyle başka bir amele geçmesidir. Çalışıp çabalayarak elinden geldiğince bunu yaptığı takdirde Allah çabucak ona bunun karşılığını verir. Allah’ın ona vereceği karşılık ise kalbini nurlara açık hale getirmesidir. Bu nur kalbi aydınlattığı zaman nefs kendisine verilen bu güzel şeyler aracılığı ile kendisini dünyanın lezzet ve arzularından alıkoyacak bir şey bulur. Sûfiler, “Bütün yollar edepten ibarettir” derler. Edebin esası Allah’a karşı edeptir. Allah’a karşı edep ise insanı bir şekilde bütün mahlûkata karşı da edepli hale getirir. Yunus Emre’nin “Yaratılanı sev Yaratan’dan ötürü” sözünde ifade edilen de, Allah’a karşı edep neticesinde oluşan merhamet ve tevazunun bütün yaratılmışlara yansımasıdır. Peki Allah’a karşı edep nasıl olacaktır? Hakîm Tirmizî elinizdeki kitapta bu sorunun cevabını vererek dış organlarımızdan kalbimize varıncaya değin her bir azanın Allah’a kulluk derecesine ulaşmak için nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatıyor. Gerek bireysel gerekse toplumsal hayatta kulluğun tezahürlerinin neler olduğunu inceliyor. Kişinin bütünüyle nasıl Allah’a yöneleceği; düşüncesini, sözünü, bireysel ve toplumsal bütün davranışlarını nasıl bu yönelişe uygun hale getireceği konusunda rehberlik yapıyor.