Işıl Hoca, 1982 yılında başlayan akademik yaşamı boyunca pedagojik düşüncesinde herhangi bir epistemolojik sapma ya da savrulma sergilemeksizin pedagojik imgelemin sınırlarını genişleten eserler vermiştir. Eleştirel ve özgürleşimci bilgi üretimi ile öğretim arasında kurduğu sıkı bağ ve öğrencisine verdiği önem, Işıl Hoca’nın akademideki yolculuğunun en ayırt edici özelliklerinden biri olmuştur. Yükseköğretimin ticarileştirildiği, bilimsel etkinliğin ise “projeci bilgi üretme pratiği” olarak metalaştırıldığı bir dönemde Işıl Hoca ile karşılaşmak, her iki sürece de meydan okuyan bir politik duruşu akademide bulabilmek demektir. Bu karşılaşmayı yaşayabilmiş öğrencilerine ve/ya da meslektaşlarına ait yazıların derlemesinden oluşan bu kitap, her şeyden evvel Işıl Hoca’nın kişiliğinde bilginin metalaşmasına karşı verilen mücadeleye ve akademik özgürlükler için harcanan emeğe saygının bir ifadesidir.
Işıl Hoca’nın, akademik topluluğun engin akademik birikimini alçak gönüllülüğü ile birleştiren seçkin üyelerinden biri olması; zengin bilgi ve deneyimini cömertçe paylaşmaya her zaman açık olan sımsıcak yüreğiyle, öğrencisi olmuş olmamış pek çok meslektaşından, diğer üniversite ve disiplinlerden arkadaşlarına ve uzun yıllar boyunca onun rahle-i tedrisinden geçmiş binlerce öğrenciye kadar herkesin içten saygı ve sevgisini kazanmış olması, onun için böyle bir derleme yapmamız için tek başına yeterli bir nedendir. Ama bizim böyle bir derleme yapmamızın asıl nedeni, bize direnişin bir tercih değil bir zorunluluk haline geldiği karanlık zamanlarda tarihi yarıp geçecek olanların en alttakiler ve görünmeyenler (daha doğrusu görünmez kılınanlar) olduğunu öğretmiş olan Işıl Hoca’ya saygı ve bağlılığımızı sunmaktır.
Işıl Hoca, 1982 yılında başlayan akademik yaşamı boyunca pedagojik düşüncesinde herhangi bir epistemolojik sapma ya da savrulma sergilemeksizin pedagojik imgelemin sınırlarını genişleten eserler vermiştir. Eleştirel ve özgürleşimci bilgi üretimi ile öğretim arasında kurduğu sıkı bağ ve öğrencisine verdiği önem, Işıl Hoca’nın akademideki yolculuğunun en ayırt edici özelliklerinden biri olmuştur. Yükseköğretimin ticarileştirildiği, bilimsel etkinliğin ise “projeci bilgi üretme pratiği” olarak metalaştırıldığı bir dönemde Işıl Hoca ile karşılaşmak, her iki sürece de meydan okuyan bir politik duruşu akademide bulabilmek demektir. Bu karşılaşmayı yaşayabilmiş öğrencilerine ve/ya da meslektaşlarına ait yazıların derlemesinden oluşan bu kitap, her şeyden evvel Işıl Hoca’nın kişiliğinde bilginin metalaşmasına karşı verilen mücadeleye ve akademik özgürlükler için harcanan emeğe saygının bir ifadesidir.
Işıl Hoca’nın, akademik topluluğun engin akademik birikimini alçak gönüllülüğü ile birleştiren seçkin üyelerinden biri olması; zengin bilgi ve deneyimini cömertçe paylaşmaya her zaman açık olan sımsıcak yüreğiyle, öğrencisi olmuş olmamış pek çok meslektaşından, diğer üniversite ve disiplinlerden arkadaşlarına ve uzun yıllar boyunca onun rahle-i tedrisinden geçmiş binlerce öğrenciye kadar herkesin içten saygı ve sevgisini kazanmış olması, onun için böyle bir derleme yapmamız için tek başına yeterli bir nedendir. Ama bizim böyle bir derleme yapmamızın asıl nedeni, bize direnişin bir tercih değil bir zorunluluk haline geldiği karanlık zamanlarda tarihi yarıp geçecek olanların en alttakiler ve görünmeyenler (daha doğrusu görünmez kılınanlar) olduğunu öğretmiş olan Işıl Hoca’ya saygı ve bağlılığımızı sunmaktır.