Jerome S. Bruner Eğitim Süreci kitabını dört tema üzerine kurmuştur: Yapı, hazırbulunuşluk, sezgi ve ilgi. Yapı öğrencinin öğrenmesi gereken bir çalışma alanıyla ilgili (ikincil) bilgileri bir kayıt cihazı gibi tekrar etmesindense o alanın temel yapısını o alanın uzmanıymış gibi çalışarak içselleştirmesi düşüncesini içerir. Bu tür derin öğrenmenin gerçekleşebilmesi, öğreticinin içeriği öğrencinin düzeyine göre düzenleyip sunabilmesi ile olasıdır. Ayrıca sezgi (öğrenci şeylerin anlamını sözcüğü sözcüğüne ifade edemese de kavramış veya kavramaya yakın olması, problem çözerken isabetli tahminlerde bulunması vb.) ve ilgi (öğrenme güdüleri) mutlaka süreç içinde olmalıdır. Söz edilen temaların hepsi, Bruner’a göre, temel bir inanıştan kökenlenmiştir:
“Anlık etkinlik her yerde aynıdır, ister en temel araştırmalarda ister üçüncü sınıf etkinliklerinde. Bir bilim insanının masasında veya laboratuvarında, edebiyat eleştirmeninin şiir incelerken yaptıklarıyla bu tür etkinlikleri anlamak isteyen başka birinin yaptıkları aynı sırayı izler. Farklılık yapılan işin türünde değil, yoğunluğundadır. Fizik öğrenen bir öğrenci, fizikçidir; fizik öğrenmek için fizikçi gibi düşünüp hareket etmesi diğer herhangi bir etkinlikten daha etkilidir” (s. 12).
Bruner’ın kitapta öne sürdüğü bu bakış açısı belki de en iyi şu savıyla özetlenebilir: “Bütün konu alanları, gelişim aşaması ne olursa olsun çocuğun anlık düzeyi ile konu alanının özüne uygun ve etkili biçimde öğretilebilir” (s. 29).
Bruner’ın eğitim programları alanı tarihinin en ilgi çekici dönemlerinden birinde yazmış olduğu bu kitap, sarmal program anlayışının savunulduğu temel yapıt olarak alanın tarihindeki yerini almıştır. Belki de bu nedenle yazıldığı dönemden bu yana aradan geçen yıllara karşın Eğitim Süreci hâlâ eğitimcilerin ve özellikle de eğitim programcılarının ilgisini çekmeye devam ediyor.
Jerome S. Bruner Eğitim Süreci kitabını dört tema üzerine kurmuştur: Yapı, hazırbulunuşluk, sezgi ve ilgi. Yapı öğrencinin öğrenmesi gereken bir çalışma alanıyla ilgili (ikincil) bilgileri bir kayıt cihazı gibi tekrar etmesindense o alanın temel yapısını o alanın uzmanıymış gibi çalışarak içselleştirmesi düşüncesini içerir. Bu tür derin öğrenmenin gerçekleşebilmesi, öğreticinin içeriği öğrencinin düzeyine göre düzenleyip sunabilmesi ile olasıdır. Ayrıca sezgi (öğrenci şeylerin anlamını sözcüğü sözcüğüne ifade edemese de kavramış veya kavramaya yakın olması, problem çözerken isabetli tahminlerde bulunması vb.) ve ilgi (öğrenme güdüleri) mutlaka süreç içinde olmalıdır. Söz edilen temaların hepsi, Bruner’a göre, temel bir inanıştan kökenlenmiştir:
“Anlık etkinlik her yerde aynıdır, ister en temel araştırmalarda ister üçüncü sınıf etkinliklerinde. Bir bilim insanının masasında veya laboratuvarında, edebiyat eleştirmeninin şiir incelerken yaptıklarıyla bu tür etkinlikleri anlamak isteyen başka birinin yaptıkları aynı sırayı izler. Farklılık yapılan işin türünde değil, yoğunluğundadır. Fizik öğrenen bir öğrenci, fizikçidir; fizik öğrenmek için fizikçi gibi düşünüp hareket etmesi diğer herhangi bir etkinlikten daha etkilidir” (s. 12).
Bruner’ın kitapta öne sürdüğü bu bakış açısı belki de en iyi şu savıyla özetlenebilir: “Bütün konu alanları, gelişim aşaması ne olursa olsun çocuğun anlık düzeyi ile konu alanının özüne uygun ve etkili biçimde öğretilebilir” (s. 29).
Bruner’ın eğitim programları alanı tarihinin en ilgi çekici dönemlerinden birinde yazmış olduğu bu kitap, sarmal program anlayışının savunulduğu temel yapıt olarak alanın tarihindeki yerini almıştır. Belki de bu nedenle yazıldığı dönemden bu yana aradan geçen yıllara karşın Eğitim Süreci hâlâ eğitimcilerin ve özellikle de eğitim programcılarının ilgisini çekmeye devam ediyor.