Süleymân b. Abdülmelik, onun bu hâlini (Tâbiînden Ebû Hâzim’in konuşmasını) çok beğendi. Orada bulunan Zührî: “Otuz yıldır onunla komşuyuz ama henüz onunla konuşmuş değilim,” dedi. Ebû Hâzim: “Doğru söyledin. Sen Allah’ı da beni de unuttun. Allah’ı hatırlasaydın beni de hatırlardın,” dedi. Zührî: “Bana kötü söz mü söylüyorsun?” deyince Süleymân: “Aslında sen kendine kötü söz söyledin. Zira komşunun komşu üzerinde hakkı vardır,” dedi. Ebû Hâzim: “İsrail oğulları doğru yolda oldukları zaman hükümdarları âlimlere ihtiyaç duyardı. Âlimler de dinlerine halel gelmesin diye hükümdarlardan kaçarlardı. Bu durumu gören düşük karakterli insanlar ilim öğrenerek hükümdarların ayağına gittiler. Hükümdarlar da gerçek âlimlere yönelme ihtiyacı duymamaya başladılar. İnsanlar da günahlara meylettiler. Neticede haktan saptılar ve helak oldular. Bizim âlimlerimiz de ilimlerinin gereğini yapsalardı, hükümdarlar onları yüceltecek ve onlara saygı duyacaklardı,” dedi. Zührî: “Sanki beni kastediyorsun ve beni tenkit ediyorsun,” dedi. Ebû Hâzim: “Nasıl anlıyorsan öyle,” dedi.
Süleymân b. Abdülmelik, onun bu hâlini (Tâbiînden Ebû Hâzim’in konuşmasını) çok beğendi. Orada bulunan Zührî: “Otuz yıldır onunla komşuyuz ama henüz onunla konuşmuş değilim,” dedi. Ebû Hâzim: “Doğru söyledin. Sen Allah’ı da beni de unuttun. Allah’ı hatırlasaydın beni de hatırlardın,” dedi. Zührî: “Bana kötü söz mü söylüyorsun?” deyince Süleymân: “Aslında sen kendine kötü söz söyledin. Zira komşunun komşu üzerinde hakkı vardır,” dedi. Ebû Hâzim: “İsrail oğulları doğru yolda oldukları zaman hükümdarları âlimlere ihtiyaç duyardı. Âlimler de dinlerine halel gelmesin diye hükümdarlardan kaçarlardı. Bu durumu gören düşük karakterli insanlar ilim öğrenerek hükümdarların ayağına gittiler. Hükümdarlar da gerçek âlimlere yönelme ihtiyacı duymamaya başladılar. İnsanlar da günahlara meylettiler. Neticede haktan saptılar ve helak oldular. Bizim âlimlerimiz de ilimlerinin gereğini yapsalardı, hükümdarlar onları yüceltecek ve onlara saygı duyacaklardı,” dedi. Zührî: “Sanki beni kastediyorsun ve beni tenkit ediyorsun,” dedi. Ebû Hâzim: “Nasıl anlıyorsan öyle,” dedi.