“Aşk çocuk… Tende mi hapsolmaktır yoksa kalpte mi? Yoksa her ikisinin esaretinde erimek midir?
Ah nasıl da eklemleniyor kemanının sesi geceye… Tam bitmişken ömrüm, tam Niko’ya ait gidecekken… Kalp büyük bir kazandır, altında ten ateşinin yandığı, bütün duyguların hesapsızca, fütursuzca kaynadığı, kaynadıkça yalnızlık buharının ömrü kapladığı… Bir damla çocuk, o sihrin aşk olması için bir damlaya ihtiyaç vardır. Hiç beklemediğin bir anda o damla o kazana düşer. Yalnızlığın buharı değişir, dönüşür ama özünü kaybetmez. Damla buhar olup uçana kadar… Beni anlamak için zorlama kendini… Yaşamı akışına bırak; çünkü ona hükmedemezsin, durduramazsın, ondan vazgeçemezsin…”
“Aşk çocuk… Tende mi hapsolmaktır yoksa kalpte mi? Yoksa her ikisinin esaretinde erimek midir?
Ah nasıl da eklemleniyor kemanının sesi geceye… Tam bitmişken ömrüm, tam Niko’ya ait gidecekken… Kalp büyük bir kazandır, altında ten ateşinin yandığı, bütün duyguların hesapsızca, fütursuzca kaynadığı, kaynadıkça yalnızlık buharının ömrü kapladığı… Bir damla çocuk, o sihrin aşk olması için bir damlaya ihtiyaç vardır. Hiç beklemediğin bir anda o damla o kazana düşer. Yalnızlığın buharı değişir, dönüşür ama özünü kaybetmez. Damla buhar olup uçana kadar… Beni anlamak için zorlama kendini… Yaşamı akışına bırak; çünkü ona hükmedemezsin, durduramazsın, ondan vazgeçemezsin…”