Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1989 yılından 2007-2008 finansal krizine kadar ABD tek kutuplu bir dünyanın hegemonik gücü oldu. Bu tarihten sonra ABD hegemonyasını sorgulayan yeni güçler çıktı ve tek kutuplu sistem sona erdi. Dünya sisteminde yükselen güçler adı verilen ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika gibi ülkelerden oluşan (BRICS) yeni gruplaşmalar ortaya çıktı. Hegemonik sistemin zayıflamasıyla sesleri yükselen bu ülkeler artan ekonomik güçlerine paralel olarak dünya sisteminde yerlerini yeniden tanımlama çabasına girdiler. Bu gelişmelere paralel olarak bölge ve bölgesel güçlere gittikçe artan bir kuramsal ilgi gelişti. Bölge nedir, bölgesel güçler nasıl tanımlanmalıdır, bölgesel hegemonya nasıl oluşur gibi sorular gündeme geldi. Bu kitap dünya sisteminin bu bölgesel dinamiklerini Eleştirel Uluslararası Politik Ekonomi açısından değerlendiriyor ve bölge olgusuna yönelik, ana akım Uluslararası İlişkiler yaklaşımlarından çok daha farklı bir bakış içeriyor. Bölgeler statik ve durağan birimler olarak değil, dinamik, sınırları sürekli olarak değişen tarihsel oluşumlar olarak ele alınıyor. Bölgeleri kapitalist dünya ekonomisinin dinamikleri çerçevesinde değerlendirerek sosyolojik bir bölge ve bölge çalışmaları anlayışına öncülük ediyor.
Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1989 yılından 2007-2008 finansal krizine kadar ABD tek kutuplu bir dünyanın hegemonik gücü oldu. Bu tarihten sonra ABD hegemonyasını sorgulayan yeni güçler çıktı ve tek kutuplu sistem sona erdi. Dünya sisteminde yükselen güçler adı verilen ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika gibi ülkelerden oluşan (BRICS) yeni gruplaşmalar ortaya çıktı. Hegemonik sistemin zayıflamasıyla sesleri yükselen bu ülkeler artan ekonomik güçlerine paralel olarak dünya sisteminde yerlerini yeniden tanımlama çabasına girdiler. Bu gelişmelere paralel olarak bölge ve bölgesel güçlere gittikçe artan bir kuramsal ilgi gelişti. Bölge nedir, bölgesel güçler nasıl tanımlanmalıdır, bölgesel hegemonya nasıl oluşur gibi sorular gündeme geldi. Bu kitap dünya sisteminin bu bölgesel dinamiklerini Eleştirel Uluslararası Politik Ekonomi açısından değerlendiriyor ve bölge olgusuna yönelik, ana akım Uluslararası İlişkiler yaklaşımlarından çok daha farklı bir bakış içeriyor. Bölgeler statik ve durağan birimler olarak değil, dinamik, sınırları sürekli olarak değişen tarihsel oluşumlar olarak ele alınıyor. Bölgeleri kapitalist dünya ekonomisinin dinamikleri çerçevesinde değerlendirerek sosyolojik bir bölge ve bölge çalışmaları anlayışına öncülük ediyor.