EMANET
Meşaleler Yanıyordu
SEDAT SERDAROĞLU
“Bugün için bilenen kılıçlar hilalin gümüş aydınlığında ışıldıyor, koşumlardan akseden parıltılar göğün yıldızlarına eşlik ediyordu. Irmaklar denize akar ya; süvariler de İzmir’e akıyordu, Gediz gibi. Hatta Sakarya da oradaydı; Kızılırmak, Tuna, Orhun, Selenge ... Baharlık nasibini bulutlardan almışçasına çağlayarak ve önüne katarak acıları… Yüzlerce yıllık isyanı haykırarak koşuyorlardı; Belkahve’ye, oradan Bornova’ya…”
Bu nesil belki de sadece istiklal kavgası için doğmuştu. Gittiler, geride kalanların özlemi yanlarında… Karanlık dehlizlere düşmemek var mıydı, hırçın dalgalarda kaybolmamak? Kan ve ateşten çıkmak, kurtulmak…
Peki ya kavuşmak…
EMANET
Meşaleler Yanıyordu
SEDAT SERDAROĞLU
“Bugün için bilenen kılıçlar hilalin gümüş aydınlığında ışıldıyor, koşumlardan akseden parıltılar göğün yıldızlarına eşlik ediyordu. Irmaklar denize akar ya; süvariler de İzmir’e akıyordu, Gediz gibi. Hatta Sakarya da oradaydı; Kızılırmak, Tuna, Orhun, Selenge ... Baharlık nasibini bulutlardan almışçasına çağlayarak ve önüne katarak acıları… Yüzlerce yıllık isyanı haykırarak koşuyorlardı; Belkahve’ye, oradan Bornova’ya…”
Bu nesil belki de sadece istiklal kavgası için doğmuştu. Gittiler, geride kalanların özlemi yanlarında… Karanlık dehlizlere düşmemek var mıydı, hırçın dalgalarda kaybolmamak? Kan ve ateşten çıkmak, kurtulmak…
Peki ya kavuşmak…