Günümüzde bir yandan yeni çalışma ilişkileri ve biçimleri ortaya çıkarken diğer taraftan emek giderek kırılganlaşmakta, güvencesizleşmekte ve parçalanmaktadır. Bu sistem içinde emeği insan sermayesi-kaynak olarak gören “modern/güncel(!)” söylemler, farklılık derken eşbiçimliliği, kalite derken denetimi, bağlılık derken bağımlılığı, eşitlik derken bireyciliği düşünce yollarımıza ekmektedir. Bu tür söylemlerin üretilmesinde bilimsel dünyanın nerede ve nasıl konumlanmış olduğu da önemlidir. Dayanışma ve kolektif bilince duyulan ihtiyacın giderek arttığı böylesi bir dönemde, endüstri ilişkileri ve endüstri psikolojisinin kesiştiği bir alanda yazılan bu kitapta emeğe dair güncel sorunlar klasik ön kabullerden uzaklaşılarak, eleştirel olarak ele alınmakta ve tartışmaya açılmaktadır.
Günümüzde bir yandan yeni çalışma ilişkileri ve biçimleri ortaya çıkarken diğer taraftan emek giderek kırılganlaşmakta, güvencesizleşmekte ve parçalanmaktadır. Bu sistem içinde emeği insan sermayesi-kaynak olarak gören “modern/güncel(!)” söylemler, farklılık derken eşbiçimliliği, kalite derken denetimi, bağlılık derken bağımlılığı, eşitlik derken bireyciliği düşünce yollarımıza ekmektedir. Bu tür söylemlerin üretilmesinde bilimsel dünyanın nerede ve nasıl konumlanmış olduğu da önemlidir. Dayanışma ve kolektif bilince duyulan ihtiyacın giderek arttığı böylesi bir dönemde, endüstri ilişkileri ve endüstri psikolojisinin kesiştiği bir alanda yazılan bu kitapta emeğe dair güncel sorunlar klasik ön kabullerden uzaklaşılarak, eleştirel olarak ele alınmakta ve tartışmaya açılmaktadır.