Emek süreci denilen olgu karmaşık bir yapıya sahiptir ve emek sermaye çatışması içinde baskı-rıza mekanizması eş zamanlı olarak bulunmaktadır. Dolayısıyla içinde bulunulan süreçte hiyerarşik ve bürokratik denetim sürerken kullanılan makina-teçhizat emeğin her gün ne kadar iş hacmi yaratacağını belirlemektedir. Diğer yanda işverenin çalışanlarının denetimine ilişkin rıza üretmesine ihtiyacı vardır. Bu alanı doldurabilmenin ilk adımı denetimi görünmez kılmak ve çelişkiyi yokmuş gibi göstererek biz ve onlar ayrımını yok etmektir. Günümüzde denetim görünmez bir yapıya büründükçe işçinin fordist dönemdeki üretim sürecine yabancılaşması yerini sınıfsal aidiyete yabancılaşmasına bırakmaktadır. "Biz ve onlar” farkının ortadan kalkması sınıf çatışmasını ortadan kaldırıyormuş gibi görünmektedir. Hegemonyanın despotik bir rejimden ziyade rızaya dayalı bir şekilde kurulması işçi üzerindeki tüm baskının ortadan kalktığı hissiyatını uyandırmaktadır. Temel çelişki ise burada yatar.
Kısacası yeni işletme yapıları geleneksel yapılardan gitgide uzaklaşmakta; sistem kendi içerisinde emeği denetim altına almayı kolaylaştıracak yeni yollar aramaktadır. Bulunan her yeni yol, geliştirilen her yeni düşünce doğası gereği kendi karşıtlığını da beraberinde getirmektedir. Araştırmamız açısından değerlendirildiğinde üretim şeklinin değişmesi yeni denetim biçimlerini meydana getirmekte bu da direnme yöntemlerini farklılaştırmaktadır. Kısacası denetimin görünmezliği, flulaşan direnme biçimleri ile var olmaktadır.
Emek süreci denilen olgu karmaşık bir yapıya sahiptir ve emek sermaye çatışması içinde baskı-rıza mekanizması eş zamanlı olarak bulunmaktadır. Dolayısıyla içinde bulunulan süreçte hiyerarşik ve bürokratik denetim sürerken kullanılan makina-teçhizat emeğin her gün ne kadar iş hacmi yaratacağını belirlemektedir. Diğer yanda işverenin çalışanlarının denetimine ilişkin rıza üretmesine ihtiyacı vardır. Bu alanı doldurabilmenin ilk adımı denetimi görünmez kılmak ve çelişkiyi yokmuş gibi göstererek biz ve onlar ayrımını yok etmektir. Günümüzde denetim görünmez bir yapıya büründükçe işçinin fordist dönemdeki üretim sürecine yabancılaşması yerini sınıfsal aidiyete yabancılaşmasına bırakmaktadır. "Biz ve onlar” farkının ortadan kalkması sınıf çatışmasını ortadan kaldırıyormuş gibi görünmektedir. Hegemonyanın despotik bir rejimden ziyade rızaya dayalı bir şekilde kurulması işçi üzerindeki tüm baskının ortadan kalktığı hissiyatını uyandırmaktadır. Temel çelişki ise burada yatar.
Kısacası yeni işletme yapıları geleneksel yapılardan gitgide uzaklaşmakta; sistem kendi içerisinde emeği denetim altına almayı kolaylaştıracak yeni yollar aramaktadır. Bulunan her yeni yol, geliştirilen her yeni düşünce doğası gereği kendi karşıtlığını da beraberinde getirmektedir. Araştırmamız açısından değerlendirildiğinde üretim şeklinin değişmesi yeni denetim biçimlerini meydana getirmekte bu da direnme yöntemlerini farklılaştırmaktadır. Kısacası denetimin görünmezliği, flulaşan direnme biçimleri ile var olmaktadır.