Bu çalışmada, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşundan, İstanbul’un fethine kadarki dönemde inşa edilmiş mimari eserlerin çini süslemeleri malzeme, teknik, motif ve kompozisyon özellikleriyle ayrıntılı biçimde ele alınmakta ve Türk çini sanatındaki yeri ortaya konmaktadır. Araştırma konumuzun kataloğuna aldığımız eserler,1453 tarihiyle sınırlanmakla birlikte, çini sanatında Erken Osmanlı üslûbunu devam ettirdiği anlaşılan 15. yüzyılın ikinci yarısı ve 16. yüzyıldaki bazı eserler karşılaştırma ve değerlendirme bölümünde ayrıntılı biçimde incelenmiştir. Çalışmamıza konu yapılar, Bursa, İznik, Edirne, Ankara, Tire ve bugünkü Makedonya sınırları içerisindeki Üsküp’te yer almaktadır. 14. yüzyılda mimari eserlerde sınırlı bir biçimde kullanılan çini bu dönemde esas gelişimini, 15. yüzyıldan itibaren gerçekleştirerek değişik teknik ve kompozisyonlarla süslemede önemli yer tutmuştur. Günümüzde bakımsızlık, insan eliyle gerçekleştirilen her türlü tahribat çinilere ağır zararlar vermiş olmakla birlikte bu dönem, Anadolu’da kendinden önce ortaya konan gelenek ile Timurlu sanatının etkilerini birleştirerek Türk çini sanatında seçkin bir yere sahip olmuştur.
Bu çalışmada, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşundan, İstanbul’un fethine kadarki dönemde inşa edilmiş mimari eserlerin çini süslemeleri malzeme, teknik, motif ve kompozisyon özellikleriyle ayrıntılı biçimde ele alınmakta ve Türk çini sanatındaki yeri ortaya konmaktadır. Araştırma konumuzun kataloğuna aldığımız eserler,1453 tarihiyle sınırlanmakla birlikte, çini sanatında Erken Osmanlı üslûbunu devam ettirdiği anlaşılan 15. yüzyılın ikinci yarısı ve 16. yüzyıldaki bazı eserler karşılaştırma ve değerlendirme bölümünde ayrıntılı biçimde incelenmiştir. Çalışmamıza konu yapılar, Bursa, İznik, Edirne, Ankara, Tire ve bugünkü Makedonya sınırları içerisindeki Üsküp’te yer almaktadır. 14. yüzyılda mimari eserlerde sınırlı bir biçimde kullanılan çini bu dönemde esas gelişimini, 15. yüzyıldan itibaren gerçekleştirerek değişik teknik ve kompozisyonlarla süslemede önemli yer tutmuştur. Günümüzde bakımsızlık, insan eliyle gerçekleştirilen her türlü tahribat çinilere ağır zararlar vermiş olmakla birlikte bu dönem, Anadolu’da kendinden önce ortaya konan gelenek ile Timurlu sanatının etkilerini birleştirerek Türk çini sanatında seçkin bir yere sahip olmuştur.