Baharın en güzel günlerinden birini yaşayan Sivas’ın dağlarında hala kar vardı. Pırıl pırıl güneş kuşluktaydı. Ziraatla uğraşanlar tarlada, esnaflar işlerindeydi. Sarrafyan konağının sahibi Ohannes Bey dükkanındaydı. Oğlu Bedros arkadaşlarıyla beraber hurda altınların alınıp satıldığı sarraflar çarşısındaydı. Evin en küçük ferdi Pinpoş okuldaydı. Evde Ohannes Bey’in eşi Hayganuş Hanım ve kızı Garine vardı. Kapıları tak tak çalındı. Harap olan haleti ruhiyeleriyle evdeki iki canlı cenazeyi andıran ana ve kız heyecanla birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Bir ân sanki dondular; Ama kapıya bakmak zorundaydılar. Anne yerinden yavaşça kalktı yavaş hareketlerle kapıya yöneldi. Ayakları sanki geri geri gitmek istercesine yürüyordu. Kalbi küt küt çarpıyordu. Bu saatte kapıyı böylesine inatla çalan birinin getireceği haberin hayırlı olamayacağını tahmin edebiliyordu; Çünkü her an kara haber gelebilirdi. Nihayet kapıya ulaştı ürkek bir sesle; "kim o?" dedi.
Baharın en güzel günlerinden birini yaşayan Sivas’ın dağlarında hala kar vardı. Pırıl pırıl güneş kuşluktaydı. Ziraatla uğraşanlar tarlada, esnaflar işlerindeydi. Sarrafyan konağının sahibi Ohannes Bey dükkanındaydı. Oğlu Bedros arkadaşlarıyla beraber hurda altınların alınıp satıldığı sarraflar çarşısındaydı. Evin en küçük ferdi Pinpoş okuldaydı. Evde Ohannes Bey’in eşi Hayganuş Hanım ve kızı Garine vardı. Kapıları tak tak çalındı. Harap olan haleti ruhiyeleriyle evdeki iki canlı cenazeyi andıran ana ve kız heyecanla birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Bir ân sanki dondular; Ama kapıya bakmak zorundaydılar. Anne yerinden yavaşça kalktı yavaş hareketlerle kapıya yöneldi. Ayakları sanki geri geri gitmek istercesine yürüyordu. Kalbi küt küt çarpıyordu. Bu saatte kapıyı böylesine inatla çalan birinin getireceği haberin hayırlı olamayacağını tahmin edebiliyordu; Çünkü her an kara haber gelebilirdi. Nihayet kapıya ulaştı ürkek bir sesle; "kim o?" dedi.