Cibran’ın en sevilen eseri Ermiş’in devamı olan Ermişin Bahçesi, yazarın ölümünden sonra, 1933’te yayımlandı. Orphalese kentinden ayrılarak denize açılan El Mustafa, doğduğu adaya, annesiyle babasının ebedi uykularına daldıkları bahçeye döner. Uzun bir aradan sonra müritleriyle yeniden bir araya gelmiş, onlara ayrılıktan, yalnızlıktan, zamandan, insanla insanı, insanla doğayı birleştiren bağlardan söz eder.
“Tüm insanları bilge kabul etmiyorsan bana bilge deme. Ben hala dalımda asılı duran taze bir meyveyim ve daha sadece dün bir çiçektim. Ve kimseye budala deme çünkü gerçekte biz ne akıllıyız, ne de budala. Biz hayat ağacında yeşil yapraklarız ve hayat aklın ötesinde ve tabii ki budalalığın da ötesinde.”
Cibran’ın en sevilen eseri Ermiş’in devamı olan Ermişin Bahçesi, yazarın ölümünden sonra, 1933’te yayımlandı. Orphalese kentinden ayrılarak denize açılan El Mustafa, doğduğu adaya, annesiyle babasının ebedi uykularına daldıkları bahçeye döner. Uzun bir aradan sonra müritleriyle yeniden bir araya gelmiş, onlara ayrılıktan, yalnızlıktan, zamandan, insanla insanı, insanla doğayı birleştiren bağlardan söz eder.
“Tüm insanları bilge kabul etmiyorsan bana bilge deme. Ben hala dalımda asılı duran taze bir meyveyim ve daha sadece dün bir çiçektim. Ve kimseye budala deme çünkü gerçekte biz ne akıllıyız, ne de budala. Biz hayat ağacında yeşil yapraklarız ve hayat aklın ötesinde ve tabii ki budalalığın da ötesinde.”