“Sevmek, daha doğrusu aşk, eski zamanların bir gülünç hastalığı idi... Romanlar, şarkılar bunu tatsız nağmelerle mütemadiyen körükleyip dururlardı. Umumi harbin bunca zararlarına mukabil bir faydası, bu aşkı yeryüzünden silip süpürmek oldu... Harp sonu nesli dediğimiz yeni insanlarda artık bu gülünç masala tesadüf etmiyoruz... Bu zamanda ezkaza âşık olduğunu söyleyene rast gelinirse, cüzzamlı gibi insanlar arasından ayırıp bir yere kapamak lazım gelecek...”
Züleyha her şeyi geride bırakıp yeni bir hayata başladığında başına geleceklerden habersizdi. Elim bir kaza onu korkunç bir skandalın ortasına doğru sürüklerken kendini hatıralarla çevrili mavi bir yolculuğun içinde buldu. Artık kaçacak yeri yoktu. Şimdi Yusuf’la ve geçmişle yüzleşme vaktiydi. Bu iki gururlu insan başlarında bir eski hastalıkla bu yolculukta birbirine mahkûmdu.
Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük romancılarından Reşat Nuri Güntekin’in, ustalık
eserlerinden Eski Hastalık, aşk, tutku, sadakat ve vefa kavramları üzerine derin bir anlatı sunuyor.
Psikolojik tahlillerle insanın iç dünyasındaki tüm çelişkiler ortaya dökülürken kadın-erkek ilişkileri de realist bir gözle ele alınıyor.
İşgal yıllarını, Kurtuluş Savaşı’nın izlerini ve Cumhuriyet’in doğum sancılarını arka planına alan bu kırık aşk hikâyesi okura döneminin çok ötesinde bir bakış kazandırırken yüksek bir edebî haz da vadediyor.
“Sevmek, daha doğrusu aşk, eski zamanların bir gülünç hastalığı idi... Romanlar, şarkılar bunu tatsız nağmelerle mütemadiyen körükleyip dururlardı. Umumi harbin bunca zararlarına mukabil bir faydası, bu aşkı yeryüzünden silip süpürmek oldu... Harp sonu nesli dediğimiz yeni insanlarda artık bu gülünç masala tesadüf etmiyoruz... Bu zamanda ezkaza âşık olduğunu söyleyene rast gelinirse, cüzzamlı gibi insanlar arasından ayırıp bir yere kapamak lazım gelecek...”
Züleyha her şeyi geride bırakıp yeni bir hayata başladığında başına geleceklerden habersizdi. Elim bir kaza onu korkunç bir skandalın ortasına doğru sürüklerken kendini hatıralarla çevrili mavi bir yolculuğun içinde buldu. Artık kaçacak yeri yoktu. Şimdi Yusuf’la ve geçmişle yüzleşme vaktiydi. Bu iki gururlu insan başlarında bir eski hastalıkla bu yolculukta birbirine mahkûmdu.
Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük romancılarından Reşat Nuri Güntekin’in, ustalık
eserlerinden Eski Hastalık, aşk, tutku, sadakat ve vefa kavramları üzerine derin bir anlatı sunuyor.
Psikolojik tahlillerle insanın iç dünyasındaki tüm çelişkiler ortaya dökülürken kadın-erkek ilişkileri de realist bir gözle ele alınıyor.
İşgal yıllarını, Kurtuluş Savaşı’nın izlerini ve Cumhuriyet’in doğum sancılarını arka planına alan bu kırık aşk hikâyesi okura döneminin çok ötesinde bir bakış kazandırırken yüksek bir edebî haz da vadediyor.