“Doğu klasikleri arasında yer alan Esrârnâme [Sırlar Kitabı], yazıldıktan sonra birçok Fars ve Türk şairini etkilemiştir. Mevlânâ’nın çocuk yaşta iken edindiği bu kitabın onda bıraktığı izler Mesnevî’ye aynen yansımıştır. Daha önce aynı tarzda yazılan ve İranlı şair Senâî-i Gaznevî’ye ait Hadîkatu’l-hakîkat [Gerçeğin Bahçesi] da bu eserin kaleme alınmasında etkili olmuştur. İşlenen bazı konularda Hayyam etkisi açıkça görülmektedir. Attâr’ın edebî hayatının birinci ve en verimli döneminde kaleme alınan bu tasavvufî mesnevî, sembollerle, üstü kapalı ibarelerle doludur.
Bu çeviride yararlanılan iki bilimsel neşrin açıklamalar bölümünde bunlar izah edilmeye çalışılmışsa da bazı yerlerde Esrârnâme’yi yayımlayanlar da işin içinden çıkamamışlardır. Zaman zaman basit bir konu veya kelime uzun uzun tefsir edilirken, çapraşık ve üstü kapalı ifadeler ya atlanmış ya da bir iki cümleyle geçiştirilmiştir.
Esrârnâme’nin çevirisinde iki yol izlenebilirdi. Birinci yolda, bu manzum eser nesren çevrilir, beyitler arasında bağlantı kurularak paragraf çevirisi yapılabilirdi. İkinci yol ise her beytin nazmen çevirisini yapmaktı. Biz ikinci yolu tercih ettik. Tasavvuf terminolojisine ait kelimelere dokunmadan, serbest vezinle, mümkün olduğu kadar kafiye tutturarak, herkesin anlayabileceği bir âşık edebiyatı dilini tercih ettik.”
Mehmet Kanar
“Doğu klasikleri arasında yer alan Esrârnâme [Sırlar Kitabı], yazıldıktan sonra birçok Fars ve Türk şairini etkilemiştir. Mevlânâ’nın çocuk yaşta iken edindiği bu kitabın onda bıraktığı izler Mesnevî’ye aynen yansımıştır. Daha önce aynı tarzda yazılan ve İranlı şair Senâî-i Gaznevî’ye ait Hadîkatu’l-hakîkat [Gerçeğin Bahçesi] da bu eserin kaleme alınmasında etkili olmuştur. İşlenen bazı konularda Hayyam etkisi açıkça görülmektedir. Attâr’ın edebî hayatının birinci ve en verimli döneminde kaleme alınan bu tasavvufî mesnevî, sembollerle, üstü kapalı ibarelerle doludur.
Bu çeviride yararlanılan iki bilimsel neşrin açıklamalar bölümünde bunlar izah edilmeye çalışılmışsa da bazı yerlerde Esrârnâme’yi yayımlayanlar da işin içinden çıkamamışlardır. Zaman zaman basit bir konu veya kelime uzun uzun tefsir edilirken, çapraşık ve üstü kapalı ifadeler ya atlanmış ya da bir iki cümleyle geçiştirilmiştir.
Esrârnâme’nin çevirisinde iki yol izlenebilirdi. Birinci yolda, bu manzum eser nesren çevrilir, beyitler arasında bağlantı kurularak paragraf çevirisi yapılabilirdi. İkinci yol ise her beytin nazmen çevirisini yapmaktı. Biz ikinci yolu tercih ettik. Tasavvuf terminolojisine ait kelimelere dokunmadan, serbest vezinle, mümkün olduğu kadar kafiye tutturarak, herkesin anlayabileceği bir âşık edebiyatı dilini tercih ettik.”
Mehmet Kanar