“O hâlde insanlar ve onların anları değil, anlar ve o anların insanları vardır.”
Erving Goffman, 1967 yılında yayımlanan ve kariyerinde önemli bir dönemeç oluşturacak olan Etkileşim Ritüelleri adlı başyapıtında şöyle yazıyor: “Bu çalışma, doğal ortamlardaki yüz yüze etkileşime, yani başkalarıyla bir arada olduğumuz esnada ve bu vesileyle meydana gelen olaylara dair bir incelemedir. Ele aldığı temel davranışlar, insanların farklı durumlarda isteyerek ya da istemeyerek sürekli başvurduğu bakışlar, jest ve mimikler, duruşlar ve sözlü ifadelerdir.”
Goffman, burada da bir durumlar sosyolojisi savunur. Toplumsal örgütlenme ana konudur ancak örgütlenen şey, kişilerin birbiriyle karşılaşmaları ve bundan kaynaklı geçici etkileşim girişimleridir. Normatif olarak sabitlenmiş bir düzen söz konusudur. Goffman, kitabın ana gövdesini oluşturan “Aksiyonun Döndüğü Yer” başlıklı bölümde, son büyük etnografi projesi olan, Nevada’da bir kumarhanede yaptığı gözlemlerden yararlanır. Goffman kumarı da, bir anlamda her eylem gibi, benliğin “sunulduğu” ve ister istemez “riske” edildiği bir karşılaşma türü olarak ele alır. Bu riskli sunum, aynı zamanda aktörün etkileşime yaptığı duygusal yatırımın bir simgesidir de.
Duygular sosyolojisinin gündeme gelmesinden çok önce Goffman, etkileşime hâkim olan duygusal tonları keşfetmişti. Ona göre benlikler duygusal açıdan kırılgandı; kolayca yaralanabilir, aldatılabilir, onurları kırılabilir ve mahcup olabilirlerdi. Ancak sadece kırılgan da değillerdi; bir o kadar da coşku dolu olabilirlerdi. Etkileşimler; başarısızlık, ifşa edilme, reddedilme gibi riskler barındırmakla birlikte, eğer bu türden tehlikeler savuşturulabilirse bir mükâfat vaadini de beraberinde taşıyordu. Asıl kumar buradaydı.
Etkileşim Ritüelleri bu meselenin her iki tarafını da dikkate alan çarpıcı bir çalışmadır. Benliğin hem kırılganlıklarını hem de coşku ve heyecanlarını öne çıkarır.
Ancak her ikisinin de hayatımızın farklı cephelerini oluşturduğunu ve etkileşim ritüellerinin insanlar arasındaki en sıradan ve mikroskobik faaliyetleri bile biçimlendirdiğini fark eden ve bizim de bunu fark etmemizi sağlayan, Goffman’ın dehasıdır.
“O hâlde insanlar ve onların anları değil, anlar ve o anların insanları vardır.”
Erving Goffman, 1967 yılında yayımlanan ve kariyerinde önemli bir dönemeç oluşturacak olan Etkileşim Ritüelleri adlı başyapıtında şöyle yazıyor: “Bu çalışma, doğal ortamlardaki yüz yüze etkileşime, yani başkalarıyla bir arada olduğumuz esnada ve bu vesileyle meydana gelen olaylara dair bir incelemedir. Ele aldığı temel davranışlar, insanların farklı durumlarda isteyerek ya da istemeyerek sürekli başvurduğu bakışlar, jest ve mimikler, duruşlar ve sözlü ifadelerdir.”
Goffman, burada da bir durumlar sosyolojisi savunur. Toplumsal örgütlenme ana konudur ancak örgütlenen şey, kişilerin birbiriyle karşılaşmaları ve bundan kaynaklı geçici etkileşim girişimleridir. Normatif olarak sabitlenmiş bir düzen söz konusudur. Goffman, kitabın ana gövdesini oluşturan “Aksiyonun Döndüğü Yer” başlıklı bölümde, son büyük etnografi projesi olan, Nevada’da bir kumarhanede yaptığı gözlemlerden yararlanır. Goffman kumarı da, bir anlamda her eylem gibi, benliğin “sunulduğu” ve ister istemez “riske” edildiği bir karşılaşma türü olarak ele alır. Bu riskli sunum, aynı zamanda aktörün etkileşime yaptığı duygusal yatırımın bir simgesidir de.
Duygular sosyolojisinin gündeme gelmesinden çok önce Goffman, etkileşime hâkim olan duygusal tonları keşfetmişti. Ona göre benlikler duygusal açıdan kırılgandı; kolayca yaralanabilir, aldatılabilir, onurları kırılabilir ve mahcup olabilirlerdi. Ancak sadece kırılgan da değillerdi; bir o kadar da coşku dolu olabilirlerdi. Etkileşimler; başarısızlık, ifşa edilme, reddedilme gibi riskler barındırmakla birlikte, eğer bu türden tehlikeler savuşturulabilirse bir mükâfat vaadini de beraberinde taşıyordu. Asıl kumar buradaydı.
Etkileşim Ritüelleri bu meselenin her iki tarafını da dikkate alan çarpıcı bir çalışmadır. Benliğin hem kırılganlıklarını hem de coşku ve heyecanlarını öne çıkarır.
Ancak her ikisinin de hayatımızın farklı cephelerini oluşturduğunu ve etkileşim ritüellerinin insanlar arasındaki en sıradan ve mikroskobik faaliyetleri bile biçimlendirdiğini fark eden ve bizim de bunu fark etmemizi sağlayan, Goffman’ın dehasıdır.