Farklı Yönleri ile Kriz ve İletişimi
Modernleşen dünyada gittikçe yalnızlaşan insan, özellikle ilerleyen teknoloji ile makinelere hapis olarak yaşamaktadır. Yaşamda karşılaşılan acılar, kayıplar, ölümler, hastalıklar, ayrılıklar, boşanmalar, makineleşmiş hayatlar insanların birçoğunun ruhsal durumunu altüst ederken, uyum yapısı ve kişilik yapısına göre çeşitli kriz boyutlarını da ortaya çıkarmaktadır.
Kriz, yalnızca insanların bireysel olarak yaşadıkları durumlara karşı verdikleri tepkiler değildir, Neolitik Çağ'dan beri depremler, seller, yağmurlar, yanardağ patlamaları kısacası doğal felaketler de büyük krizler olarak düşünülür. Destanlara, efsanelere, şiirlere konu olan bu krizler, nesilden nesile aktarılmaktadır. Zamanla gelişen insan hayatında artık siyasal, sosyal, ekonomik krizlerden de söz edilmeye başlanmıştır.
İnsanların, örgütlerin, ülkelerin yaşadıkları krizler, olağan yaşam döngüsünün bir parçası olarak karşımıza çıkar. Düzenli giden durumda ortaya çıkan beklenmedik değişimler stresli durumlar ortaya koyar. Bu nedenle bu olağandışı durumlar ile baş etme, kapasite ve beceri gerektiren yönetimsel bir süreçtir. Krizlerin çoğu örgütün yaşamını tehdit eder ve büyük sorunlar olarak ortaya çıkar. Mali tabloyu, insan kaynaklarını, araştırma geliştirme yatırımlarını, iletişim stratejilerini, satış ve pazarlamayı doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilir. Krizlerin tehdit edici ve sonradan tekrar edebilme özellikleri vardır. Bu yüzden kriz yönetiminde kriz iletişimini de yönetmek ayrıca çok önemlidir. TV yapım yönetiminde, sosyal medyada, insan kaynaklarında, reklamda, işletme yönetiminde, edebiyatta, halkla ilişkilerde daha birçok alanda kriz iletişiminin yapıldığı görülmektedir.
Bu kitapta; kriz, kriz yönetimi ve kriz iletişiminin faklı boyutları, konularında uzman olan akademisyenler tarafından irdelenmeye çalışılmıştır. Kitap, “İdeal kriz iletişimi nasıl olmalı?” sorusuna da farklı bakış açılarıyla cevap vermesi açısından önem kaydetmektedir.
Modernleşen dünyada gittikçe yalnızlaşan insan, özellikle ilerleyen teknoloji ile makinelere hapis olarak yaşamaktadır. Yaşamda karşılaşılan acılar, kayıplar, ölümler, hastalıklar, ayrılıklar, boşanmalar, makineleşmiş hayatlar insanların birçoğunun ruhsal durumunu altüst ederken, uyum yapısı ve kişilik yapısına göre çeşitli kriz boyutlarını da ortaya çıkarmaktadır.
Kriz, yalnızca insanların bireysel olarak yaşadıkları durumlara karşı verdikleri tepkiler değildir, Neolitik Çağ'dan beri depremler, seller, yağmurlar, yanardağ patlamaları kısacası doğal felaketler de büyük krizler olarak düşünülür. Destanlara, efsanelere, şiirlere konu olan bu krizler, nesilden nesile aktarılmaktadır. Zamanla gelişen insan hayatında artık siyasal, sosyal, ekonomik krizlerden de söz edilmeye başlanmıştır.
İnsanların, örgütlerin, ülkelerin yaşadıkları krizler, olağan yaşam döngüsünün bir parçası olarak karşımıza çıkar. Düzenli giden durumda ortaya çıkan beklenmedik değişimler stresli durumlar ortaya koyar. Bu nedenle bu olağandışı durumlar ile baş etme, kapasite ve beceri gerektiren yönetimsel bir süreçtir. Krizlerin çoğu örgütün yaşamını tehdit eder ve büyük sorunlar olarak ortaya çıkar. Mali tabloyu, insan kaynaklarını, araştırma geliştirme yatırımlarını, iletişim stratejilerini, satış ve pazarlamayı doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilir. Krizlerin tehdit edici ve sonradan tekrar edebilme özellikleri vardır. Bu yüzden kriz yönetiminde kriz iletişimini de yönetmek ayrıca çok önemlidir. TV yapım yönetiminde, sosyal medyada, insan kaynaklarında, reklamda, işletme yönetiminde, edebiyatta, halkla ilişkilerde daha birçok alanda kriz iletişiminin yapıldığı görülmektedir.
Bu kitapta; kriz, kriz yönetimi ve kriz iletişiminin faklı boyutları, konularında uzman olan akademisyenler tarafından irdelenmeye çalışılmıştır. Kitap, “İdeal kriz iletişimi nasıl olmalı?” sorusuna da farklı bakış açılarıyla cevap vermesi açısından önem kaydetmektedir.