“Karl Marx ve John Stuart Mill hem endüstriyel toplumu anlamaya çalışan belli başlı toplum teorisyenleri olarak hem de onu siyasi araçlarla değiştirmeye çalışan aktivistler olarak 19. yüzyıla dair görüşümüzü belirleyen iki temel düşünürdür.”
MICHAEL EVANS
Modern siyasi ve iktisadi düşüncenin temel eserlerinden biri olan Faydacılık’ta John Stuart Mill, klasik faydacılığın mutluluk, haz, güvenlik ve adalet anlayışını esaslı bir revizyondan geçirip faydacılığı bir ahlâki epistemoloji rehberliğinde yeniden yorumlar. Bireylerin özerk tercihlerine dayalı haz, mutluluk ve yaşam biçimlerini toplumun genel faydasına yararları ya da zararları bakımından değerlendirirken faydayla ahlâki doğruluk ve adalet nosyonlarını özgün çıkarsamalarla birbirine bağlar ve faydacılığı bir ahlâk, estetik ve adalet öğretisi haline getirir. Bir yandan klasik faydacılığa yöneltilen insan yaşamını hayvani hazlara indirgeme eleştirilerine yanıt verirken öte yandan “müşterek ve özcü” bir insan doğasından ziyade ampirik gözlem ve bireysel deneyimin süzgecinden geçirilmiş bir çoğulcu toplum tasavvurunu savunur. Düşünce tarihine yapılmış cesur bir katkı olan Faydacılık, bir temel klasik olarak 19. yüzyıldan bu yana güncelliğini koruyor.
“Karl Marx ve John Stuart Mill hem endüstriyel toplumu anlamaya çalışan belli başlı toplum teorisyenleri olarak hem de onu siyasi araçlarla değiştirmeye çalışan aktivistler olarak 19. yüzyıla dair görüşümüzü belirleyen iki temel düşünürdür.”
MICHAEL EVANS
Modern siyasi ve iktisadi düşüncenin temel eserlerinden biri olan Faydacılık’ta John Stuart Mill, klasik faydacılığın mutluluk, haz, güvenlik ve adalet anlayışını esaslı bir revizyondan geçirip faydacılığı bir ahlâki epistemoloji rehberliğinde yeniden yorumlar. Bireylerin özerk tercihlerine dayalı haz, mutluluk ve yaşam biçimlerini toplumun genel faydasına yararları ya da zararları bakımından değerlendirirken faydayla ahlâki doğruluk ve adalet nosyonlarını özgün çıkarsamalarla birbirine bağlar ve faydacılığı bir ahlâk, estetik ve adalet öğretisi haline getirir. Bir yandan klasik faydacılığa yöneltilen insan yaşamını hayvani hazlara indirgeme eleştirilerine yanıt verirken öte yandan “müşterek ve özcü” bir insan doğasından ziyade ampirik gözlem ve bireysel deneyimin süzgecinden geçirilmiş bir çoğulcu toplum tasavvurunu savunur. Düşünce tarihine yapılmış cesur bir katkı olan Faydacılık, bir temel klasik olarak 19. yüzyıldan bu yana güncelliğini koruyor.