Felsefe kökene inen bir etkinlik olarak “arkhe”ye atıf yapar. Arkhe kendini farklı kavramlar olarak ortaya çıkarır. İdea, Töz, Tanrı, cogitans, conatus, monad, geist, madde... Bunlar en ünlüleri ve en karmaşık olanlarıdır...
Felsefe de kavramları gibi artı değerin soyutlanmış versiyonudur. Kavram; din, ideoloji, estetik, hukuk, milliyet... paradır.
Para, bir yanıyla üretimin ortaya çıkardığı bir banknot olurken bir yandan da idea, töz veya monad ya da “geist”a kaynaklık eden ekonomik ve sosyal bir temeldir. Dolayısıyla “arkhe”nin arkesi olarak da üretimi ve mülkiyet ilişkilerini görüyoruz ki felsefe, büyük insanların, zekâ ve bilinçlerin ürünü değil uygarlaşma ve mülkiyet dünyasıyla var olmuştur. Mülk dünyasının son bulmasıyla da sönümlenecek olan bir merkezi düşünce disiplinidir...
Marksist epistemoloji açısından ise bütün felsefe akımları (akılcılık, deneycilik, kuşkuculuk, idealizm, materyalizm, sezgicilik, teoloji, fenomenoloji, agnostisizm, nihilizm, realizm, nominalizm vs.) ikiye indirgenebilir: Parantez içinde sayılanlar ve tarihsel materyalizm...
Dijital teknolojilerin faydası tartışılmaya açık olsa da sanat, sinema, şiir, müzik, tiyatro ve resim benzeri, insanlara etik ve estetik incelik kazandıran etkinlikleri zayıflattığı veya ortadan kaldırdığı bir realite... Ancak eski-yeni teknoloji arasındaki çatışma talidir.
Çatışma, özneler arasında, sınıflar arasındadır. Zira tarihi de felsefeyi de teknoloji yapmıyor. Sınıflar ve emek gücü yapıyor...
Felsefe kökene inen bir etkinlik olarak “arkhe”ye atıf yapar. Arkhe kendini farklı kavramlar olarak ortaya çıkarır. İdea, Töz, Tanrı, cogitans, conatus, monad, geist, madde... Bunlar en ünlüleri ve en karmaşık olanlarıdır...
Felsefe de kavramları gibi artı değerin soyutlanmış versiyonudur. Kavram; din, ideoloji, estetik, hukuk, milliyet... paradır.
Para, bir yanıyla üretimin ortaya çıkardığı bir banknot olurken bir yandan da idea, töz veya monad ya da “geist”a kaynaklık eden ekonomik ve sosyal bir temeldir. Dolayısıyla “arkhe”nin arkesi olarak da üretimi ve mülkiyet ilişkilerini görüyoruz ki felsefe, büyük insanların, zekâ ve bilinçlerin ürünü değil uygarlaşma ve mülkiyet dünyasıyla var olmuştur. Mülk dünyasının son bulmasıyla da sönümlenecek olan bir merkezi düşünce disiplinidir...
Marksist epistemoloji açısından ise bütün felsefe akımları (akılcılık, deneycilik, kuşkuculuk, idealizm, materyalizm, sezgicilik, teoloji, fenomenoloji, agnostisizm, nihilizm, realizm, nominalizm vs.) ikiye indirgenebilir: Parantez içinde sayılanlar ve tarihsel materyalizm...
Dijital teknolojilerin faydası tartışılmaya açık olsa da sanat, sinema, şiir, müzik, tiyatro ve resim benzeri, insanlara etik ve estetik incelik kazandıran etkinlikleri zayıflattığı veya ortadan kaldırdığı bir realite... Ancak eski-yeni teknoloji arasındaki çatışma talidir.
Çatışma, özneler arasında, sınıflar arasındadır. Zira tarihi de felsefeyi de teknoloji yapmıyor. Sınıflar ve emek gücü yapıyor...