Bu çalışmada, geleneksel teolojide eksik olan kadın tecrübesinin teolojiye dahil edilmesi amacıyla ortaya çıkan feminist teoloji çalışmaları ile feminist teologların Kutsal Kitap’a yaklaşımları ve yorumlama metodolojileri incelenmiştir. Feminist teoloji, feminist eleştiriyi ve toplumsal cinsiyet paradigmalarını teolojik alana taşıyarak bunların yeniden inşası ile ilgilenir. Böylelikle feminist teologlar, Tanrı’ya dair eril dilin kullanılmasına, kadının yaratılıştaki ikincilliğine, düşüşe neden olmasına, teomorfik (Tanrılaşma) ve kristomorfik (Mesih’i temsil edebilme) olmadığı için havarilik, rahiplik gibi apostolik görevlerden dışlanmasına, günah, kefaret ve kurtuluş anlayışlarına yerleşen erkek egemenliğini sorgulamışlardır. Bu bağlamda kutsal metinlerin erkek egemen yorumlardan kurtarılmasıyla birlikte sembollerin ve dilin de yapı-söküme uğratılması gerektiğini savunmuşlardır. Feminist teologların Kutsal Kitap’ın ataerkil kültürlerdeki ataerkil dinin ürünleri olduğu iddiası, otorite sorununu gündeme getirmiştir. Bir taraftan şiddeti, Tanrı’ya yabancılaşmayı ve ataerkilliğe boyun eğmeyi sürdürdüğü için tamamen reddedilmesi gerektiğini düşünenler ile ataerkilliğin yıkıcı etkilerine rağmen metnin içerisinde kurtarıcı bir öz bulmaya çalışarak Kutsal metnin otoritesini muhafaza etmeye çalışanlar şeklinde farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Böylece bu farklı yaklaşımlar, takip edilen metodolojiler ile Kutsal Kitap’ta ele alınan örnekler üzerinden incelenmiştir.
Bu çalışmada, geleneksel teolojide eksik olan kadın tecrübesinin teolojiye dahil edilmesi amacıyla ortaya çıkan feminist teoloji çalışmaları ile feminist teologların Kutsal Kitap’a yaklaşımları ve yorumlama metodolojileri incelenmiştir. Feminist teoloji, feminist eleştiriyi ve toplumsal cinsiyet paradigmalarını teolojik alana taşıyarak bunların yeniden inşası ile ilgilenir. Böylelikle feminist teologlar, Tanrı’ya dair eril dilin kullanılmasına, kadının yaratılıştaki ikincilliğine, düşüşe neden olmasına, teomorfik (Tanrılaşma) ve kristomorfik (Mesih’i temsil edebilme) olmadığı için havarilik, rahiplik gibi apostolik görevlerden dışlanmasına, günah, kefaret ve kurtuluş anlayışlarına yerleşen erkek egemenliğini sorgulamışlardır. Bu bağlamda kutsal metinlerin erkek egemen yorumlardan kurtarılmasıyla birlikte sembollerin ve dilin de yapı-söküme uğratılması gerektiğini savunmuşlardır. Feminist teologların Kutsal Kitap’ın ataerkil kültürlerdeki ataerkil dinin ürünleri olduğu iddiası, otorite sorununu gündeme getirmiştir. Bir taraftan şiddeti, Tanrı’ya yabancılaşmayı ve ataerkilliğe boyun eğmeyi sürdürdüğü için tamamen reddedilmesi gerektiğini düşünenler ile ataerkilliğin yıkıcı etkilerine rağmen metnin içerisinde kurtarıcı bir öz bulmaya çalışarak Kutsal metnin otoritesini muhafaza etmeye çalışanlar şeklinde farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Böylece bu farklı yaklaşımlar, takip edilen metodolojiler ile Kutsal Kitap’ta ele alınan örnekler üzerinden incelenmiştir.