Felsefeyle pratik yaşamı birleştiren nadir filozoflardan birisi olan Fichte, Kant sonrası Alman İdealizmi’nin de önemli isimlerindendir. Sadece Hegel ve Schelling gibi filozoflar üzerinde değil, Novalis ve Hölderlin gibi erken romantikler üzerinde de oldukça etkili olmuş ve Hölderlin şiirinde bu etkiler hissedilmiştir. Arslan Topakkaya’nın hazırladığı, dilimizde Fichte hakkında yazılan ilk telif eser olma özelliğini taşıyan bu kitap, Fichte felsefesinin temel taşlarından olan "Ben" kavramı, neredeyse bir ömür üstüne çalıştığı "Özgürlük anlayışı", bilim ve hukuk öğretisi ile Alman ulusuna söylevlerle ilgili açıklayıcı bilgiler içerirken, Fichte hakkında yazılmış önemli makaleleri ve kendi eserlerinden alıntıları da bir araya getirmektedir. "Alman idealizmi açısından düşündüğümüzde Kant’tan Hegel’e doğrudan geçiş yapmanın zorluğu ve anlamsızlığı ortadadır. Fakat Kant’tan Fichte’ye geçiş yaptığımızda ve hem felsefe tarihi hem de Alman İdealizmi açısından baktığımızda böyle bir geçiş doğru ve tutarlı bir geçiş olur. Kant sonrası felsefe dünyasına baktığımızda Fichte’nin hiç şüphesiz hem Kant felsefesini devam ettiren bir filozof olduğu fakat aynı zamanda Kant’ın "yarı idealizmini" tamamlamak için de büyük gayret sarf ettiğini söylemek mümkündür."
Felsefeyle pratik yaşamı birleştiren nadir filozoflardan birisi olan Fichte, Kant sonrası Alman İdealizmi’nin de önemli isimlerindendir. Sadece Hegel ve Schelling gibi filozoflar üzerinde değil, Novalis ve Hölderlin gibi erken romantikler üzerinde de oldukça etkili olmuş ve Hölderlin şiirinde bu etkiler hissedilmiştir. Arslan Topakkaya’nın hazırladığı, dilimizde Fichte hakkında yazılan ilk telif eser olma özelliğini taşıyan bu kitap, Fichte felsefesinin temel taşlarından olan "Ben" kavramı, neredeyse bir ömür üstüne çalıştığı "Özgürlük anlayışı", bilim ve hukuk öğretisi ile Alman ulusuna söylevlerle ilgili açıklayıcı bilgiler içerirken, Fichte hakkında yazılmış önemli makaleleri ve kendi eserlerinden alıntıları da bir araya getirmektedir. "Alman idealizmi açısından düşündüğümüzde Kant’tan Hegel’e doğrudan geçiş yapmanın zorluğu ve anlamsızlığı ortadadır. Fakat Kant’tan Fichte’ye geçiş yaptığımızda ve hem felsefe tarihi hem de Alman İdealizmi açısından baktığımızda böyle bir geçiş doğru ve tutarlı bir geçiş olur. Kant sonrası felsefe dünyasına baktığımızda Fichte’nin hiç şüphesiz hem Kant felsefesini devam ettiren bir filozof olduğu fakat aynı zamanda Kant’ın "yarı idealizmini" tamamlamak için de büyük gayret sarf ettiğini söylemek mümkündür."